bugün

entry'ler (3)

lev troçki

troçki'nin leninist olduğunu söyleyenlere inat ;

Rusya'da Marksist hareketin eski katılımcıları Troçki figürünü çok iyi bilirler ve onlar için onun hakkında konuşmaya değmez. Fakat genç işçi kuşağı onu bilmiyor, ve onun hakkında konuşmak gerekir, çünkü o gerçekten aynı şekilde Tasfiyecilikle Parti arasında yalpalayan beş yurtdışı grupçuğunun tümü için tipik olan bir figürdür.
Eski "Iskra" zamanında (1901-1903), yalpalayan ve "Ekonomistler"den "Iskracılar"a, Iskracılardan Ekonomistlere geçen bu kişilere "Tuşino firarileri" damgası vurulmuştu. (Rusya'daki karışıklık döneminde bir kamptan diğerine geçen savaşçılar böyle adlandırılıyordu).

."Tuşino firarileri"; kendilerinin fraksiyonlarüstü olduklarını açıklıyorlar ve bunun biricik nedeni, görüşlerini bugün bir fraksiyondan, yarın bir başka fraksiyondan ödünç almalarıdır. Troçki 1901-1903 arasında ateşli bir iskracıydı, o kadar ki Ryazanov onun 1903 kongresindeki rolünü "Lenin'in çomağı" olarak betimliyordu. 1903 sonunda, Troçki ateşli bir Menşevikti, yani, iskracıları terketmiş ve Ekonomistlere katılmıştı. "Eski iskrayla yenisi arasında bir uçurum vardır" diyordu. 1904-1905'te, Menşevikleri de terketti ve kararsız bir konuma geçti, şimdi Martinov'la (Ekonomist) işbirliği yapıyor, şimdi de saçma bir şekilde sol sürekli devrim kuramını ilan ediyor. 1906-1907'de Bolşeviklere yaklaştı ve 1907 baharında Rosa Luxemburg'la aynı fikirde olduğunu ilan etti.
Dezentegrasyon döneminde, uzun bir "hizipçi-olmayan" kararsızlıktan sonra, yeniden sağa geçiyor ve Ağustos 1912'de tasfiyecilerle bir blok kuruyor. Şimdi tekrar onları da terketti, ancak özünde onların baştansavma fikirlerini tekrarlayıp duruyor."
(Lenin, Birlik Yaygaraları Altında Birliğin Bozulması Üzerine, 1914, Seçme Eserler, Cilt 4, s. 216)

bir başka alıntı ;

Lenin, devrimi, iktidarın proletaryaya geçişi ile taçlandırmak isterken, "sürekli devrim" yanlıları, işe doğrudan doğruya proletarya devrimi ile başlanacağı fikrindeydiler; onlar, böylelikle feodalizmin kalıntıları gibi bir "küçük ayrıntı"ya gözlerini yumuyorlar ve Rusya köylülüğü gibi önemli bir gücü hesaba katmıyorlardı; böyle bir politikanın, köylülüğün proletaryadan yana kazanılmasını ancak geciktireceğini anlamıyorlardı.

Demek ki, Lenin, "sürekli" devrim yanlılarına karşı, sürekliliğini savundukları için savaşım vermiyordu, Lenin'in kendisi de sürekli devrim görüşünden yanaydı. Ama onlara karşı, proletaryanın en büyük yedeği olan köylülüğün rolünü küçümsedikleri, proletaryanın egemenliği fikrini anlamadıkları için savaşım veriyordu.

"Sürekli" devrim fikri, yeni bir fikir değildir. Bu fikir, ilkönce, 1850'de Marx tarafından ünlü Komünist Birliğe Çağrı'da formüle edilmiştir. Bizim "sürekli"cilerimiz, bu fikri, Marx'tan aldıktan sonra onu değiştirdiler ve değiştirince de fikri bozdular ve işe yaramaz hale getirdiler. Bu hatayı düzeltmek için, Marx'ın kesintisiz devrim fikrini saf biçimi ile alıp leninist devrim teorisinin köşe taşlarından biri yapmak için Lenin'in usta eline gerek vardı.

Böylece bizim Rus "sürekli" devrimcilerimiz, Rus devriminde, köylünün rolü gibi proletaryanın egemenliği fikrini de küçümsemekle kalmadılar, Marx'ın "sürekli" devrim fikrini de (bozarak) değiştirdiler ve bu fikri pratikte kullanılmaz hale getirdiler.
Bunun içindir ki, Lenin, "sürekli" devrimcilerimizin teorisi ile alay ediyor, bu teoriyi "orijinal" ve "mükemmel" diye nitelendiriyor, "sürekli" devrimcileri "on yıldan beri, yaşamın, bu mükemmel teorinin yanından gelip geçmesinin nedenlerini düşünmemekle" suçluyordu. (Lenin, bu makaleyi, 1915'te, Rusya'da "sürekli" devrimcilerin teorisinin ortaya çıkışından on yıl sonra yazdı.( "Devrimin iki Çizgisi", c. XVIII, s. 317, Rusça.)

Bunun içindir ki, Lenin, bu teoriyi, yarı-menşevik bir teori sayıyor ve şöyle diyordu: "[Bu teori] bolşeviklerden proletaryanın kesin devrimci savaşıma ve siyasal iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesine çağrıyı ödünç alırken; menşeviklerden de köylülüğün rolünün 'tanınmama'sını ödünç alıyor."

bir üçüncüsü ;

"Ama bir tek ülkede burjuvazinin iktidarı yerine proletarya iktidarını kurmak, henüz sosyalizmin tam zaferi değildir, iktidarı sağlamlaştırdıktan ve köylülüğe önderlik ettikten sonra, muzaffer ülkenin proletaryası, sosyalist bir toplum kurabilir ve kurmalıdır. Ama bu, sosyalizmin tam zaferi, kesin zaferi böylelikle elde edilecektir demek midir? Başka bir deyişle, bu, proletarya, yalnız kendi ülkesinin güçleri ile sosyalizmi kesin olarak kurabilir ve ülkede, dışardan müdahale tehlikesine ve bunun sonucu olarak kapitalizmin yeniden diriltilmesi tehlikesine karşı tam güvenlik içinde olabilir demek midir? Kuşkusuz ki, bu demek değildir. Bu güvenliğin sağlanabilmesi için devrimin hiç değilse birkaç ülkede başarıya ulaşması gerekir. Bu yüzden, devrimi öbür ülkelerde geliştirmek ve desteklemek, başarılmış olan devrimin asıl ödevidir. Bu nedenle muzaffer ülkenin devrimi, kendisini, kendi kendine yeter bir varlık olarak değil, bir yardımcı, öbür ülkelerde proletaryanın zaferini hızlandırmaya yarayan bir araç olarak kabul etmelidir. "

Lenin, muzaffer devrimin ödevinin "bütün ülkelerde devrimin gelişmesi, desteklenmesi, uyanması için bir tek ülkede gerçekleşmesi olanaklı olanın en çoğunu" (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, c. XXII, s. 385, Rusça) yapmaktan ibaret olduğunu söyleyerek bu fikri kısaca ifade etmiştir.
Leninist proletarya devrim teorisinin ayırdedici özellikleri, genel çizgileriyle, işte bunlardır.

dördüncü ve belki de en önemlisi ;

"Ekonomik ve politik gelişmenin eşitsizliği, kapitalizmin mutlak bir yasasıdır. Buradan sosyalizmin zaferinin başlangıçta az sayıda ya da hatta tek bir kapitalist bir ülkede mümkün olduğu sonucu çıkar. Kendi ülkesinde kapitalistleri mülksüzleştirdikten ve sosyalist üretimi örgütledikten sonra, bu ülkenin muzaffer proletaryası, diğer ülkelerin ezilen sınıflarını kendi yanına çekerek, o ülkelerde kapitalistlere karşı ayaklanmayı körükleyerek ve hatta gerekirse sömürücü sınıflara ve onların devletlerine karşı askeri şiddete başvurarak kapitalist dünyaya karşı ayaklanacaktır. Proletaryanın burjuvaziyi alaşağı ederek zafer kazandığı toplumun politik biçimi, söz konusu ulusun ya da ulusların proletaryasının güçlerini, henüz sosyalizme geçmemiş devletlere karşı mücadelede gittikçe daha çok merkezileştiren demokratik cumhuriyet olacaktır. Ezilen sınıfın, proletaryanın diktatörlüğü olmadan sınıfların ortadan kaldırılması imkânsızdır. Sosyalizmde ulusların özgür birliği, sosyalist cumhuriyetlerin geri devletlere karşı az çok uzun süreli, inatlı mücadeleleri olmadan imkânsızdır." (Lenin Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı üzerine)

alıntılar bu kadar. bunun üzerine söylenecek yalnızca bir söz var ;
Eğer troçkistler bugün hala bu ülkede "devrimciyim" diyerek kendilerini dillendirebiliyorlarsa, dergi bürolarında gençliğe "ülke ve özgürlük" filmini döne döne izlettirebiliyorlarsa ve hatta işin gerçek yanı anti-stalinizm üzerinden kendilerini ifade edebiliyorlarsa, yani "sözde" devrimcilik yapabiliyorlarsa, bu bugüne kadar bedel ödeyen, bu toprakların fabrikalarında, varoşlarında, okullarında, cezaevlerinde bedeller ödeyen devrimcileri sayesindedir. Stalin'i savunan devrimcileri sayesindedir..

Varsın onlar Stalinist desinler..

19 22 aralık 2000 hayata dönüş operasyonu

Ey!... koca dağlar
gör artık
Bu isyan
Senin yarım bıraktığındır
Senden daha fazlanan
Bu çocukları gör artık
Onlar senin öz evlatlarındır
Unutma sakın
Sensiz yürümeye alıştık
Sen gelmesen de bu destan yazılacak
Sen orada tükenişlerde
Sen orada adı
Çöplük olan bir bataklıkta
Sen orada kendini yok ederken
Bu çocuklar
Yaşamı ve hayatı
Var ediyorlar
Kızıl ölümlerde!...


Ey yarınsızlığın saltanatı
Katliamların beyaz orduları
Tarihin suçluları
Hadi beni öldürdün
Hadi yan hücredekini öldürdün
Tarlada Mehmet'i
Çoban Hasan'ı öldürdün
Denizde balıkçıyı
Grev çadırında işçiyi
Öldürdün
50 milyon açız biz
50 milyon yoksul
50 milyon insan
50 milyon insan kin dolu
Hadi ulan öldür
Öldürebilirsen
Bu koca Devrim'i

(bkz: zindanları yıkacak zaferi biz kazanacağız)

17 aralık 2009 tekel işçilerine polis saldırısı

faşizmin ne olduğunu , neler yapabileceğini bir kez daha gözler önüne seren olay.

işçilerde büyük bir bilinç patlaması yaşatan olay.

olaylar olurken işçilerin yanında olmayan , her yer sakinleştikten sonra türk-iş binasının önündeki işçilerin yanına flamalarla gelip saatlerce slogan atan tatlı su devrimcilerini bir kez daha ortaya çıkaran olay. tabi ki aksam saatinde orada olanların hiçbiri sabah yoktu demiyorum ; tatlı su devrimcileri işçilere polis saldırırken neredeydiniz diyorum.

ve bugün asla unutamayacağım bir olay daha yaşadım. polis işçilere saldırdıktan sonra fena halde biber gazı yemiş sırılsıklam bir grup işçi , ankarayı bilenler bilir ,kolejdeki çok katlı otoparkın önünde korkulu gözlerle , ne yapacaklarını bilmeyerek polislerin saldırısını izliyordu. üniversite öğrencisi oldukları belli olan 2 öğrenci yanlarına geldi ve dedi ki ;
işçi arkadaşlar bizim burada nazım hikmet kültür evimiz var , gelin orada birer çay içip konuşalım.

ülkemin komünistinin düştüğü hale bak. iş konuşmaya geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar işçilere saldırılırken onları çay içmeye çağırıyorlar. bunu devrimde öncülük iddiası olan bir komünist partinin üyeleri yapıyor. devrimde öncülük iddiası tarihin hiç bir döneminde bu kadar ayağa düşmemişti.

bir düşünün , polis saldırısı sürüyor ve türkiyenin fason , üstüne basa basa söylüyorum fason, komünist partisi üyeleri gelip bunları söyleyebiliyor.