bugün

entry'ler (8)

istanbul film festivali

geçen sene yönetmen asistanlığı yaptığım ve çok keyif aldığım festival, gerçekten iyi bir ekip yönetiyor.

bir de ufak dipnot vereyim, bir zamanlar, bu festivalde simultane (anında) çeviri yapılırmış filmlerde, sanmayın ha altyazı teknolojisi dublaj falan daha yokmuş diye, hepsi var, ancak olay festivale gönderilen filmlerin çok kısa bir süre elde durmasından kaynaklı. ce şöyle gerçekleşiyor, bildiğiniz sinema salonunun köşesine bi masa atıyorlar ve çevirmen o masada oturup filmi çeviriyor bir yandan film oynarken, dört saatte altyazı bulmaya alışmış bizim nesil için pek ilginç pek alışılagelmedik bir uygulamadır bu.

çok pis torpil döndüğü düşünülen yerler

kesinlikle yayınevleri, staj bile yapmak isteseniz nasıl torpil dönüyor.

monument valley

size oyun oynuyormuş değil de masalsı bir bulmaca çözmeye çalışıyormuşsunuz izlenimi veren, para verip almaya değer mi tartışılır olan, ama tartışmasız mobilde oynadığım en iyi oyunlardan biri olan oyundur monument valley.

"monument valley'e yaklaşımımız, geleneksel uzun süreli oyun ya da sonu gelmeyen oyunlardan çok daha uzaktı." diyor baş tasarımcı ve artist ken wong ve devam ediyor, "daha çok bir film izleme ya da müzede bir öğleden sonra deneyimi gibi bir şey olsun istedik."

spotify de olmayan sanatçı ve gruplar

(bkz: duman)

dumanın ilk albümleri yok, bildiğin yok, eski köprünün altında'dan tut da seni kendime sakladım'a kadar yok. nasıl yok, niye yok?

kaç para kaç

sonu hafif aceleye gelmiş gibi, onun dışında gerçekten güzel bir film, mükemmel manzaralar ve paranın insanı düşürdüğü hallerin anlatımı gerçekten etkileyici.

bu arada afişindeki adamı ben yıllarca cem davran sandım yahu, gerçekten benziyor. ayrıca, taner birselin gençliği ile şimdiki hali ne kadar farklıymış, yaşlanmamış, pokemon gibi evrilmiş adam.

gods of egypt

vasat bir film, ne yazık ki, çekileceğini duyduğum andan beri sonunun böyle olacağını tahmin etmiştim, hollywood'un bir sürü vasat filmle yiyip tükettiği antik yunandan sonra sıranın antik mısıra gelmiş olmasına sinirlenmiştim açıkçası bir antik mısır mitolojisi sevdalısı olarak.

tekrar filme dönersek, yüzde doksanı cgı olan bir filmdi şimdi, oyunculuk açısından bir şey diyemeyeceğim bu yüzden, senaryo ufak tefek sıkıntıları olsa da idare ederdi, yine de film beni baştan sona mutlu etti genel olarak. daha geniş bir egzotik antik mısır müziği skalası da beklemiştim, ama olsun bol bol piramit gördük <3

sutak

istanbul uluslarası film festivalinde yönetmeni mirlan abdykalykov'un da katılımıyla gösterilen kırgız filmi.

nefis bir sinematografisi var filmin, geniş açı çekimler özellikle çok güzel. filmin dili kırgızca, türkçeye en uzak olan dillerden biri olsa da dikkatli dinlerseniz filmdeki çoğu sözcüğü anlayabiliyorsunuz. yönetmenin asistanlığını yaptığım için festival sırasınca birkaç anekdot da biriktirdim. beyoğlundaki gösterimde mirlan'a şöyle bir soru sorulmuştu,

seyirci - "küçük kız ile çalışmak zor muydu? ağlama sahnesini nasıl çektiniz?"
mirlan - "evet zordu gerçekten, o sahnede karşısına geçip ağlamaya başladım, sonra o da bana katıldı, böylece çektik sahneyi."

oldukça genç olmasına rağmen böyle güzel bir film çektiği için ileride de güzel işler çıkaracağını düşünüyorum mirlan'ın. ülkemizde gösterime girmeyecek bildiğim kadarıyla, başka sinema'da falan da yok, ama yine de bir gün bir yerde sütak'ı görürseniz izlemeden geçmeyin, geniş açı çekimleriyle dağların ve atların görüntülerine doyacağınız ve doğayla iç içe yaşayan insanların hayatlarını seyredeceğiniz bir film sütak.

bu da fragmanı efenim,

https://youtu.be/1v0WSnOLdpw

türk dizilerindeki unutulmaz ikililer

iskender ile erdal bakkal,
o laf sokmalar, o atışmalar..

tabii bir de dabi dabi biraderler, beşik kertmesinden.