bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm
Bir vefasız kederinden eriyor garip gönlüm
Şu simsiyah geceler mi acep ben mi öksüzüm
Bir vefasız kederinden eriyor garip gönlüm.

-

Öyle dudak büküp hor gözle bakma
Bırak küçük dağlar yerinde dursun
Çoktan unuturdum ben seni, çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun.

bir nigâh et ne olur halime ey kızıl gonca. görmesen de olur, elini sol yanına götürsen yeter. biliyorum, zamanla hissetmeyeceksin gözlerinde beni. aynaya baktığında başka göz göreceksin, kalbinde başka bir insan, ellerine dokunan başka bir el, gözlerine bakan başka bir göz, bedenini saran iki çift kol. belki bir gelinlik, belki dişleri daha yeni çıkmaya başlamış sürekli ağlayan bir bebek, belki eteklerinden tutup beni parka götür diye yalvaran bir çocuk.

düşünmesi bile bu kadar acı verirken, yazması çok zor. sana hiçbir zaman gel demedim mabedim. gelmesen de olur, alıştım sensizliğe diyerek geçiştirdim hayatımı. belki gel diye ısrar etseydim, kapında yatıp kalksaydım, yeter artık bu kadar acı deyip şikayet etseydim gelirdin. eminim gelirdin, ama ben demedim.

ben seni 2 yıldır uzaktan sevmeyi öğrendim. yanındaydım, kanındaydım, canındaydım ama uzaktaydım senden. ulaşamadım kalbinin derinliklerine, oraya saklanıp ebediyen kalamadım.

yine bir sigara daha yaktım.

ilaç almam gereken parayı rakıya verdim. öksürüyorum yine parçalanırcasına ciğerlerim. gülüyorum ama her şeye. hayata, sana, kendime, ona. "o"na, sensizliğe gülüyorum. şu an yanımda olsan yine gülerdim ona.

mabedim, namütenahi malikim, himet-i vücudum. ben seni unutmak için sevmedim.