bugün

büyük ev ablukada

Adını Turgut Uyar'ın şiirinden alan gurup.

gurup vaktinin o enfes renk kombinasyonunun sularında, akşamüstü affediciliği modunda, biraz sonra karanlığa geçecek olmanın bilinci ve hafif-tedirginliğinde, ne sıcak ne soğuk bir atmosferde, kimseyi siklemeyen bir tripte takıldıkları için gurup diyorum onlara. kelime oyunculuğu hastası olmamın konuyla hiçbir ilgisi yok.

"turgut uyar'ın şiirinin adını alıp, tayfanın adı ilan ettik. bu kadarı bile yeter olm, rahat olun, hadi biraz uyuyalım, sabah kalkınca çalışırız" deselermiş, bir an durur düşünür "haklılar lan valla, safi ıslık çalsalar bile bunlarda iş var" derdim. ama herifler işin kolayına kaçmamış. tebrikler, helaller... son zamanlarda duyduğum en iyi, en değişik, en kafasına göre... öyle işte...

ve işte bahsi geçen o şiir. uyar baba'ya sonsuz saygıyla, alınteri değil kopipeyst...

dünyanın en güzel arabistanından; büyük ev ablukada:

(ekmek vardı tereyağı vardı utanılacak bir şey yoktu
bir şey daha yoktu ama kavrıyamıyordum)
işte böyle olmak en iyisidir olmakların
bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdim
(indirmiştim
yok olan önemli bir şeydi allah kahretsin)
tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş
üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim
çıkıp okudular durup dinledim
bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü
saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi
(ha kavgada ha aşkta
bu gök bomboş ha kavgada ha aşkta)
göğe baktım yerli yerinde
haydutlar dalavereciler yerli yerinde
vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle
iyi dedim içim rahatladı
düzen bozulmamış dedim sevindim
tenhaca bir bölgelerinden şehre girdim
(ben herkese varım
başka türlü olmuyor inanmayın)

bakın bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim
(ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir
utanılacak bir şey yoktu kime anlatmalıyım)
ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez
bizi tutkulara çağırdı otobüse sosise buzdolabına
telefona sinemalara radyolara bir sürü kancık sevdalara
sürü sürü mutsuz alışkanlıklara
yalana dolana itliklere keten elbiselere
(sonra karısı öldü o çocuğun
yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi
kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı
anladık onu ölenden başkası kurtaramaz
ölen de kurtarmamıştı)

bak ben seni nerenden kurtaracağım şaşacaksın
şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan
bu asfaltı biz döktük biz onardık değil mi
bu yapıları oniki kat yapmak bizim aklımızdı
biz kurduk istersek umursamayız ya
(abluka burada başlıyordu çünkü)
ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim
sen beraber yatacağımız yatakları hazırla
sen bir onu yap yeter bak göreceksin.