bugün

trabzonspor

81 doğumlu bir genç.. hayatında sadece 3 yaşındayken trabzonspor şampiyon olmuş, onu da hatırlamaz bile. sonra aklı sarmaya başlamış. artık onun hayatının renkleri sadece bordo ve mavi. nufus kütüğüne trabzon yazıyor. sevmesi, desteklemesi için en geçerli sebebi bu. bir şehirde doğmuş ve o şehir türkiye'de tek takımın tutulduğu tek şehir. ne yapsın bu genç? stadlara gidiyor, bağırıyor, çağırıyor. yeniyor gururlanıyor, yeniliyor üzülüyor. onun üzüntüsü diğer takımların taraftarlarına benzemiyor. çünkü onun tuttuğu takım nufus kütüğüne yazıyor. hep bir umut diyor, bu sene diyor, olacak diyor, bunu yapacak güzteyiz diyor, biz bunu yapan tek takımın taraftarıyız diyor. ama hep boynu bükülüyor. çok yaklaşıyor şampiyonluğa.. tam olduk derken ağzındakini bir gecede veriyor. ama umudu kırılmıyor, nasıl olsa biz bunu tarihimizde 6 kere başarmışız, ben görmesem de. ama eminim ki bana da gösterecek bu takım bu günleri diye umut besliyor. okumak için şehir dışına çıkıyor, kış geliyor bordo-mavi kaşkolunu takıyor. artık herşey çok ilginç; dün yaşadığı şehirde bu atkıyı taksa sıradan sayılıyor, ama gurbet elde bunun bir ağırlığı olduğunu anlıyor. yeniliyor; inadına takıyor o kaşkolu. yeniyor; gurula takıyor.. ama hep takıyor. çünkü karşılıksız seviyor. çünkü o takım kendi takımı, çünkü nufus kütüğüne takımının ismi yazıyor. parçam diyor, onurum diyor, gururum diyor. karşılıksız seviyor. maç izlemek için kahvelere gidiyor, çoğu zaman yanlız kalıyor, bazen kendini gizliyor, ama hep seviyor. takımı ona birşey veremiyor, onun boynunu hep büküyor. gurbet elde taktığı o kaşkol artık alaylı gözle bakılma sebebi oluyor. yıllar geçiyor 10 yıllık şampiyonluk hasreti 22 yıla çıkıyor. ve öyle bir hal alıyor ki; her lig başladığında işte an bu andır diyen o genç ikinci lige düşmekle tehdit ediliyor. biz bu hallere düşecek adam mıydık? diye soruyor kendine. cevap bulamıyor. ama yine de seviyor. ne de olsa; onun tuttuğu takımın ismi nufus kağıdına da yazıyor.