bugün

recep tayyip erdoğan

not: birazdan okuyacağınız yazı son derece tarafsız yorum içermektedir.
ben tarafsız biri olarak yazdım, siz de okurken tarafsız olarak okursanız belki yolumuz sevgiden geçiyorsa bir gün bir yerlerde buluşuruz.
sübhaneke dinimiz amin...

recep tayyip erdoğan...
aslında o içimizden biri idi...
oturması, kalkması, giyinmesi, kuşanması ile. sokakta, berberde, kahvede, maçta rastlayabileceğimiz türden biri. sıradan bir vatandaş.
top oynamıştı ulan gençliğinde...var mı daha ötesi?
hiç kimse bu adamın belediye başkanlığı döneminde istanbul'a yaptıklarını inkar edemez.
yemiş midir?
günahı boynuna.
yedirmiş midir?
görünen köy kılavuz istemez...

e hepsi yemiyor mu?
dincisi, imancısı, solcusu, sağcısı, milliyetçisi, kürdü, pkk'lısı, ibnesi, puştu...
hepsi yemiyor mu arkadaş?
bakanlıktaki odacıların bile paranın amına koyduğu bir memlekette, bal tutan parmağını yalar gibi bir atasözünü üretebilmiş bir toplumda ağzı olan herkes yer.
eee
tavuk su içer allah a bakar hesabı, yanındaki yöresindekiler de yer...
doğru mu?
bakın ondan önceki sözen dönemine?
onlar sosyal demokrattı. ama yemeyi beceremediler, sıçıp sıvadılar, herifçioğlu hovardalık yaparken eline yüzüne bulaştırdı da ortaya çıktı. yalan mı?
ne yalan söyleyeyim beni de seçin herhangi bir yere belediye reisi ben de yerim...

sonra adam bir şiir okudu hapse girdi.
hapis yattı ulan boru mu? gitti yattı infazını adam...

işte asıl burda küstü sanırım bu memlekete tayyip.
zira işlediği düşünce suçu idi sadece. burada da küstü devlete, vatana, millete...
şahsen ben de düşüncemden ötürü cezaevinde yatsam ben de küserim. bırak traş yapma sen de küsersin, herkes küser...

ticaret yapmıştı tayyip...
bürokrasinin köhne sisteminden gelmiyordu.
hayatında çek senet ödememiş 657'ye tabi somurtkan insanlardan değildi yani.
esnaftı, esnaf ağzını da iyi kullandı doğruya doğru.

ama küskünlüğü...
işte toplumu zıt kutuplara iten, memleketi bölünme noktasına getiren oydu...
küsmüş tayyip intikamını almalıydı bu devletten. ve intikam için de her yolu denedi...
deniyor,
deneyecek...

yaptığı icraatları, memleketi saatığını buralarda çokça yazdık çizdik.
ama yiğidi öldür hakkını yeme bu adamın.
karşısındaki tüm liderleri göt edebilecek derecede hitabet yeteneği var bu adamın...

biz onu içimizden biri diye seçtik(ben seçmedim tabii halk seçti, sike sike uyacağız)
ama o içimizden biri gibi davranmadı, bizleri yanılttı malesef...
yanıltmaya devam ediyor, devam da edecek.
ta ki birileri çıkıp dur diyene kadar...

benim tekrardan tarafsız olduğumu belirterek kendisine sormak istediğim nacizane birkaç soru var.
tabii ki mektuplarıma olduğu gibi bu sorularıma da cevap vermeyecektir.
ama belki sizler bu sorulara kendi vicdanınızın sesi ile cevaplar verebilirsiniz...

soru1)
sayın başbakan, 2002 seçimlerinden evvel abd'de bnai brith yahudi örgütü ile yaptığınız toplantıda sizin milli görüş tabanlı bir siyasetçi olduğunuzdan rahatsızlık duymuşlar, antisemitizm yapmayacağınızdan emin olmak için sizden teminat istemişlerdi, siz de bunun üzerine "beni istanbul yahudilerine sorun" diyerek kendilerine istanbul'da tefecilik yapan, iş adamlığı yapan yahudileri göstermiştiniz, onlar da size kefil olunca bu örgüt size "yahudi cesaret madalyası" hediye etmişti. mavi marmara olayından sonra israil hakkında onca menfi açıklama yapmanıza rağmen neden bu madalyayı iade etmediniz ve hükümetiniz neden israil ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmedi?

soru2)
sayın başbakan, partiniz ve siz iktidara gelmeden evvel bitme noktasına gelen, neredeyse dağılmış halde olan terör örgütü neden iktidarınız döneminde faaliyetlerini doruk noktasına vardırdı? her gün ocaklara düşen şehit cenazeleri içinizi sızlatıyor mu?

soru3)
sayın başbakan, habur'da yaşanan rezalete, danışmanınızın yaptığı "apo ile diyalog kurulabilir" açıklamasına rağmen ve güneydoğudaki anketlerden de anlaşılacağı üzre pkk'ya destek veren kitlelerin oy rengi partinizin oy rengi ile örtüşmesine rağmen hala meydanlarda "hayır" diyerek kişisel özgürlüğünü kullanan vatandaşlara teröristlerle işbirliği yapıyor diyebilmek fazilet midir?

soru4)
sayın başbakan, sürekli ekonominin büyüdüğünden bahsediyor, halkın refah seviyesinin arttığından örneklemeler yapıyorsunuz. biz bütün bunları neden kendi çevremizde gözlemleyemiyoruz?

soru5)
sayın başbakanım, aralarında sizin birinci dereceden akrabalarınızın da bulunduğu size ve partinize yakın pek çok isim hakkında yolsuzluk ve çıkar sağlama söylentileri ayyuka çıkmış iken, edinilen haksız kazançların herkes farkında iken islam dininin gerektirdiği ibadetinizi nasıl eda edebiliyorsunuz? tek başınıza kalıp vicdanınızla hesaplaştığınızda, kendinizi yaradana yakın hissettiğiniz yalnızlıklarda vicdanınız sizlıyor mu?

şimdilik bunlar yeter.
daha fazlası için;
(bkz: öyle bir başbakan istiyorum ki)

sıradan ve tarafsız bir sade vatandaş...

iyi geceler.