bugün

bir evladın yapabileceği en büyük şerefsizlik

en büyüğünü bilmem. şahsen anne ve babaya yapılmış her türlü şerefsizlik nazarımda aynıdır. evlat olarak sorumluluklarımız var. her zaman düşünüyorum ve anlamıyorum. sanırım hiçbir zaman da anlayamayacağım. o ana baba kaç çocuğu olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun, hiç isyan etmeden bakar evlatlarına. ilahi adalet sınavına başlar. acaba o evlatlar analarının babalarının haklarını ödemek için neler yapacaktır diye.. mesele iyi evlat olmak değil aslında, mesele insan gibi insan olmak.

3 yıl boyunca yatağa mahkum olan analarına bakmazlar. bakarlar da uzaktan, bakmak denirse tabi. günde iki öğün iki kaşık yemek yedirmek, bir sabah bir akşam altını bezlemek ve bütün bunları binbir hakaretle yapmak bakmaktan sayılırsa. gün olur ana ölür. evlatlar düşer "elaleme kendilerini kanıtlama" derdine. "ahh nasıl da perişan oldu çocuklar analarının ölümüne.." taziyeler başlar. çok üzgün ya o evlatlar. baş sağlığına gelenler gidenler.. bizim insanımız da çok iyi niyetli tabi.

evet ben de gittim.. ama ben iyi değildim.

evlat 1: ahh anacım böhühühü
evlat 2: gitti anam böhühü
taziyeye gelen biri: başınız sağolsun
taziyeye gelen başka biri: başınız sağolsun
başka biri: başınız sa...
başka: başını...
başka: baş..

carriye: gözünüz aydın
evlat 1: hönk!
evlat 2: hönk!
anne carriye: öhöm, şeyyy.. dili sürçtü de..

sürçmedi dilim. ben şerefsize şerefsiz demeyecek, sahtekarlığını yüzüne vurmayacak kadar iyi değilim. iyi ki de değilim..