bugün

budala

Sözlükte ne yazacağımı bilmeyip böyle saçmalamaya devam etmenin daha uygun olacağını düşünürken masamın üzerinde duran fyodor mihailoviç dostoyevskinin Budala sına gözüm ilişti. Yirmili yaşlara daha yetişmemiş toy bir gencin resmi vardı üzerinde. Galiba bu `Dostoyevski'nin resmiydi. Romanı okumakta pek bir sıkıntı çekmiştim ayrıca. Beğenmedim içeriğinden çok kapağı etkileyiciydi aslında bir okuyucu için bile. Hali vaktiyle bu roman romantizm romanlarının başyapıtı olma ünvanına erişmiş bir eser olma imkanına sahip olabilir. Bu meselede aslında göreceli bir meseledir o ayrı...

Resimdeki bu genç papyonlu, beyaz gömlekli, takım elbiseli, elinde kalemiyle masanın başında bir sandelyede bacağını bir diğer bacağının üzeirne atmış vaziyette sanki elinden oyuncağı yada şekeri alınmış bir çocuk gibi ağlamaklı bakıyordu.Konu itibariyle ısdırap ilgimi çeken bir konu olmasına rağmen; resimdeki çocuğun gözlerinde betimlenmesi istenilen o ifade halinin ressamın kabızlık çekerek helada iki büklüm bir şekilde ıkınarak ve birazda sıkınarak çıkarmaya azmettiğini fark etmemek mümkün değil. Fazlaca bir abartı kullanılmıştı ve birazda komik görünüyordu aslında. Ne yalan söyleyeyim ilk bakışta dikkatli bakmadığımdan olsa gerek- kitabın kapağına tav olmuştum. Ha bir de romanın sayfalarının çok oluşu ve kitabın okkalı bir görünüm elde etmiş olması bende merak uyandırıp bu kadar uzun bir romanda neler anlatmış olabilir Dosto? diye düşünmektende kendimi alamamıştım. Nihayetinde de bekledlğim tedirginliğii yaşamış olduğum beklentiyle gerçek olarak yüzyüze gelmiş ve kendimi bir budala gibi hissetmeme sebep olmaktan çok buna inanmamı sağlamıştı artık. Belkide ben romandan bir şey anlamadım. Ama her nasıl olursa olsun bu anlamamazlık elbette sadece beni bağlar. Ha Dosto mükemmel bir yazardır o ayrı bir mesele. Fakat adamda bir şeyler yazma gereksimi bir kalışkanlığa dönüşmüş olamaz mı? Sırf bir şeyler yazma ihtiyacına girip kendini bir şeyler yazmak olsun diye yazmaya vererek kalemine fesat karıştırmış olamaz mı? Ben çoğu insanın bu roman hakkındaki afaki beğeni fikirlerini klasik ve çoğunun taassubla söylenmiş olduğu kanaatindeyim. Çünkü Dostoyu iyi tanıyan bir okuyucu Dostonun Budalasını sevmesini beklemek biraz daha zor olması gerekirdi. Kaldı ki ; Dostoda bir insan olduğuna göre Dostonun yazdıklarının alayının muhteşem şeyler olduğunu söylemek elbetteki aptallık olurdu. Dosto da hep gerçekleri yazabilecek mutlak bir yazardeğildi.

Gerçeğin ne kadarı kitaplarda bulunabilirdi öyleyse?

Gerçeğin ulvi ilahi kitaplarda bulunduğu gerçeği başlıbaşına bir gerçekliktir. Hem tarihsel bütün yaşantılar hem de siyasal ve psikolojik ve toplumsal örnekler bilimsel olarakta su götürmez gerçeklerdendir. Bu kısacık cümle bile aslında söylenmesi lazım gelen bir çok uzun satırların asgarisidir. Ancak beşeri yazılar müstesnadır.

Belkide sırf romanın çok iyi bir şekilde yazılmadığının gerçekliği olarak bu farkındalıkla bir takım kişiler tarafından tasarlanmış o resmin halinden maddi bir takım kazanç sağlama emellerine girişilmiş olduğundan mııdır neden bilinmez ama; aynı ticari üslubu bulunduğum şehirde mendil satan mı yoksa dilenen bir kadının mı olduğunu hala çözemediğim birinin olduğunu biliyorum. Günümüzde dilenciğin yada ticaretin birbirne harmanlanıp daha modern ve biraz daha yılışık bir hale getirelerek müşteriye arz olunma halini ustalaştıran kadıncağız: Allah rızası için mendil al oğlum diyor. Yada 'Allah seni çoluğuna yada çocuğuna bağışlasın' gibi benzeri bir takım hayır dualar edip seni mendil alman için yufka yüreğinin altına bir ateş, bir kıvılcımla haretlendirmeye çabasına giriyor. Bu durumun karmaşasından sıkılıp hızla mendilci kadının yanından geçip merdivenleri koşarak indiğmi biliyorum yıllarca. Bir sefer dahi olsun mendil satın aldığımı bilmiyorum ondan. Büyük haksızlık etmişim kadına meğer.Budala romanının üzerine şımarık ve ağlamaklı bir burjuvazi çocuğunun uzaktan bile kokusunu alamadığınız romantizmin kokusundan ziyade insanın burnuna o leş gibi 'Ne olur bu romanı al abi. Bak ne güzel ağlıyorum.ısdıraplı değilmi sence?' görüntüsünün üzeirne tükürdüğünü çok geç fark etmiştim. Mendilci kadın ile koskoca yayınevinin pazarlama metodu aynıydı. Sadece sırf okuma merakımdan dolayı 50 kuruşu o mendilci kadının metodunu beğenmediğim için vermemiş ve o mendili satın almamıştım. Diğer yandan bir romana 13 lirayı bira tedirgin ve düşünceli ve birazda umarsız bir şekilde tıkır tıkır sayıvermiştim kitapçıya. Oysa ki mendilci kadının bakışları resimdeki çocuğun bakışlarından daha orijinal ve gerçektiler. Bu gerçekliğin yerine photoshopta oynanmış çakma bir ısdırabın temsilcisi gibi görünmeye çalışan bir kitabın şatafatlı görüntüsüne aldanmıştım. Realiteyi kitaplarda aramak yerinde etrafımda dönen gerçek gerçekliği fark etmemiştim.

Budalayı almakla budalalık mı etmiş olduğumu düşünürken aslında kendime bile bu konuda üç kağıt oynadığmın farkına vardım şöyle ki ;

Zaten romanın başından ve sonundan en az ellişer sayfa okumuştum. ilk elli sayfanın biraz daha ilerlerinde erken fark etmiştim durumu. Yani erken davranmıştım biraz daha. Dostonun zaten bu durumdan haberi olduğunu bile sanmıyorum. Ama bu işten maddi kazançlar sağlayanların bana götüyle güldükleride muhtemeldir. Yalnız bir gerçek daha var ki ; bu ihityatsız alış-verişin sonunda bu hatamı telafi edeceğim gerçeğidir. Böyle bir konu hakkında ihityatsız davrandığımı düşünmek benim için bir farkındalık sayılabilir. Bu farkındalığı kitabı olmadan önce sağlamamın biraz güç olduğunu inkarda etmiyorum. Kitabı doğru düzgün okumama rağmen sadece 13 liraya karşılık olarak gerçek bir gerçekliği satın almış olmam herhalde yayınevinin pek hoşuna gitmezdi. Çünkü gerçek bir gerçeklik için 13 lira çok az bir ucret idi… Belki de daha fazla para etmesi için kitabın kapağına uygun hüngür hüngür ağlayan bir başka çocuk çizmeleri daha mantıklı olabilir.

Bir kitabın içindeki yazılanların dışında tutularak kapağının ticari eylem planlarıyla tasarlanması çirkin örneklerdendir. Kaldı ki ; bu içerisinde hiçbir şey yazılmamış kara kaplı bir kitap olsa bile durum farksız sayılabilir. Hatta kitabın kapağının kapkara olması merak açısından daha fazla ilgi çekici olacağından; anlarız ki parlak yazılarla,tuhaf resimlerle,süslemelerle ve kapartmalarla süslenmiş bir kitabın içerisinde dışında bulunan süslemelerden biraz daha azının okuyucuyu beklediğidir. Okuyucunun merakını uyandırmak için daha mütevazi kapaklar yapılarak, daha çok bilginin karşısında daha çok para kazanılarak, daha çok zevki satın almalarını sağlayabilir ve mutlu olabilirliklerinin üzeirnde maddi bir kadere ilişkin olan hayatımızı daha karmaşık bir hale getirebiliriz.

Hatta daha da ilgi çekici olması için budala romanına ; BUDDHA kapak olsun abi!