bugün
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak19
- kendini bir görsel ile anlat20
- xdearm10
- jose mourinho34
- kızılcık şerbeti 2 nci sezon finali8
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak9
- herkesle iyi geçinmek18
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler10
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein14
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- meral akşener17
- bursa9
- gizli samyelin moderatör olması13
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et16
- gideon reid morgan jj9
- anın görüntüsü13
- icardi190555
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
Cuma günü sabahıydı ve yine aşağıya iniyordum. Bir baktım eda benden önce inmiş bile aşağıya. Bu sefer ben ona doğru gidecektim. Artık biraz da olsa eşekliği bırakmam gerektiğinin farkındaydım. Günaydın dedim. Karşılık verdi ve kolumu sordu yine. iyiyim ya falan dedim. Biraz dinlenmem gerekiyormuş işte dedim. Buna ismiyle hitap edince bu şaşırdı. Biz tanışmışmıydık ya dedi. Ben gülerek alçıdaki ismi gösterdim ve kendi ismimi söyledim ona. En sonunda tanışma faslını geçmiştik. sendeki benim numaram değil dedim, benim kullandığım numarayı verdim buna.
Ertesi gün bi mesaj: işin yoksa bugun gezelim mi ya diyordu mesajda. Allahım bu nasıl bişey. Daha ne isteyebilirdimki. Dersane falan vardı ama pek sikimde değildi zaten normalde de. Bu daha ben mesajına karşılık veremeden anında ikinci mesajı da yolladı. Onda da; ya pardon senin dinlenmen gerekiyordu, unutmuşum ben. iyileşince gezeriz demiş. Ben hemen aradım edayı, yok dedim benim de çok canım sıkılıyor evde benim içinde iyi olur dedim. Bu ben öyle deyince tamam o zaman dedi mutlu bir şekilde ve bir saat sonra, aşağıda buluşalım dedi ve kapattı. Hemen hazırlandım ben tabi 10-15 dk da. 45 dakkanın geçmesini bekliyordum artık. 45, 40, 30,15, en sonunda indim aşağıya.
Edayı ilk defa okul üniformasından farklı bir kıyafetle görüyordum. Bu ne güzellik. Kapşonu tüylü olanlardan bir mont giymiş. O kadar güzel duruyorki yüzü onun içerisinde. Saçlarının rengi ile karışmış adeta o tüyler ve uyum içerisinde. Siyah bir pantolon ve aynı renkte bir çizme. ikimizde birbirimize doğru yürüyoruz ve ortada buluştuk. Merhabalaştık ve ne yapalım dedim ben edaya. nereye gitmek istersin. bu bana sen fazla yorulma, doktor dinlen demiş zaten, çok uzak bi yerlere gitmesek daha iyi olur dedi. Hem çok vaktim de yok, annemin yanına gitmem lazım falan dedi. Atakuleye gidelimmi dedi. Ordan ankarayı seyretmesi çok güzel hem dedi. Peki dedim ve bir otobüse binip gittik. (Şimdi fakir piç diyecekler ama otobüs vızır vızır geçiyor, ha taksiye binmişsin ha otobüse, 5 dk lık yol zati)
Gittik atakuleye, bi atari salonuna uğradık önce alt kattaki. Hehe şaka lan amk. Çıktık yukarı, bu evini bulmaya falan çalışıyor, zıpır zıpır yerinde duramıyor adeta, çok tatlı yani. Biraz takıldık işte sonra bu beni kırmayıp geldiğin için çok sağol falan dedi. O ara annesi aradı. Buna kızdı besbelli, kız sessiz sessiz konuşuyor. Sonra bana, benim gitmem lazım dedi. daha 1 saat anca olmuştu. Ya biraz daha duramazmısın dedim. Bu düşündü biraz peki dedi. Gittik bi cafeye oturduk ama bunun morali bozuldu belli. Annenden habersizmi çıktın niye kızdı dedim. Bu başladı anlatmaya. Annesi ile babası ayrılmışlar. Annesi babasını aldatmış falan. Şimdi başka bi adamla evlenmiş. Bu babasında kalıyormuş ama hafta sonları annesinin yanına gidiyormuş işte. Baya kötü oldu anlatırken, bende daha fazla soru sormadım. Annesi balgatta oturuyormuş oraya gidecekmiş. Dur bende geliyim dedim. Yok falan dedi ama dinlemedim. Yol boyu yine konuştuk birbirimizi tanıdık işte. Annesinin evinin oraya gittik ve orda vedalaştık. Vedalaşırken, adeta ne o gitmek istiyordu ne de ben. Orada anladım işte, eda da benden hoşlanıyordu. Öptü beni yanağımdan ve ayrıldık. O an dünyanın en mutlu insanı bendim galiba.
Eda özel bi lisede okuyordu ve dersaneye gitme ihtiyacı hissetmemişti. O yüzden hafta sonları boştu. Benim içinse öss stresi neredeyse yok gibiydi zaten. O hayatımda yokken de pek fazla silkemiyordum okulu, dersaneyi, dersi falan. Kız annesini her şeye rağmen seviyordu fakat onun yanına gitmeyi pek istemiyodu çünkü annesinin kocasına çok büyük bir öfke ve nefret duyuyordu. Bu da annesinin yanına gitmek istememesine sebep oluyordu.
Hafta sonları kimi zaman annesine ders çalışmam gerek bahanesi ile gitmiyor ve bütün gün birlikte geziyorduk. Yine bir gün birlikteyken, edaya olan hislerimi açıkça söyledim. Bu güldü ilk önce. Tamam dedim kusura bakma, hata ettim söylemekle dedim. Bu ben öyle deyince sustu, ama gülmemek için zor tutuyor kendini. Sinirlendim bi anda ve kalktım masadan tam çıkıyorum arkadan seslendi bana. Dur dedi, ne yapıyorsun, ben de seni seviyorum, salak dedi.
Acaba diyorum hala benimle dalgamı geçiyor. Bu tuttu elimi ama hiç konuşmuyor. Bende konuşmadım. Yaklaşık yarım saat tek kelime etmeden, ellerimiz birbirine, gözlerimiz birbirine kenetlendi.
Sessizliği yine ben bozdum, dayanamadım. Hadi sinemaya gidelim dedim ne alakaysa. Gittik bi sinemaya, tam 5 dk sonra başlayacak bi film vardı. Maksat zaten film izlemek değilya, sırf laf olsun diye söylemiştim. Film van helsing mi neydi, vampir filmi. Bu bi korkuyor ama filmde. Kolumu kıracak sanki tekrar nasıl sıkıyor. Film ara verdi, bu bana sende anca böyle film seçersin dedi. Benim şarteller attı. Hadi gidiyoz dedim. Ya şaka yaptım dedi. Dinlemedim ben çıktık. Yolda başladı ağlamaya. dayanamadım sildim göz yaşlarını. Bu nasıl ağlıyor ama. Seni seviyorum ben diyor. Sadece şaka yapmak istemiştim, cafede gülmemin sebebi ise mutluluktandı dedi. Nasıl utandım kendimden. Ama nerden anlayabilirdimki yani bende.
ilk defa el ele tutuşarak yürüyorduk. o anki hissettiklerim tarif edilemez. En son evinin önüne geldiğimizde, çok mutlu olduğunu söyledi, beni öptü ve bana bakarak geri geri girdi apartmanlarına.
Her liseli gibi mesajlaşma ve arama trafiği son sürat başlamıştı artık. Ben sevmem öyle şeyleri, hani yanımda olsun, saatlerce birbirimize bakalım konuşmadan eyvallah. Ama yok ne yedin, yok ders çalıştın mı, yok bugün kendime şunu aldım bunlar içimi daraltan şeylerdi.
Sürekli bana ders çalışmam gerektiği hakkında telkinlerde bulunuyordu. Hayaller kuruyorduk, aynı üniversitede okuyacaktık. Farklı bi şehir yazacak ve birlikte yaşayacaktık. Çok güzel yemek yaparım ben, sen sadece derslerine çalışırsın, benim gibi ev arkadaşı bulamazsın der dururdu. Hep hayal ettim ben de, hiç çalışmadım ders mers...
Ertesi gün bi mesaj: işin yoksa bugun gezelim mi ya diyordu mesajda. Allahım bu nasıl bişey. Daha ne isteyebilirdimki. Dersane falan vardı ama pek sikimde değildi zaten normalde de. Bu daha ben mesajına karşılık veremeden anında ikinci mesajı da yolladı. Onda da; ya pardon senin dinlenmen gerekiyordu, unutmuşum ben. iyileşince gezeriz demiş. Ben hemen aradım edayı, yok dedim benim de çok canım sıkılıyor evde benim içinde iyi olur dedim. Bu ben öyle deyince tamam o zaman dedi mutlu bir şekilde ve bir saat sonra, aşağıda buluşalım dedi ve kapattı. Hemen hazırlandım ben tabi 10-15 dk da. 45 dakkanın geçmesini bekliyordum artık. 45, 40, 30,15, en sonunda indim aşağıya.
Edayı ilk defa okul üniformasından farklı bir kıyafetle görüyordum. Bu ne güzellik. Kapşonu tüylü olanlardan bir mont giymiş. O kadar güzel duruyorki yüzü onun içerisinde. Saçlarının rengi ile karışmış adeta o tüyler ve uyum içerisinde. Siyah bir pantolon ve aynı renkte bir çizme. ikimizde birbirimize doğru yürüyoruz ve ortada buluştuk. Merhabalaştık ve ne yapalım dedim ben edaya. nereye gitmek istersin. bu bana sen fazla yorulma, doktor dinlen demiş zaten, çok uzak bi yerlere gitmesek daha iyi olur dedi. Hem çok vaktim de yok, annemin yanına gitmem lazım falan dedi. Atakuleye gidelimmi dedi. Ordan ankarayı seyretmesi çok güzel hem dedi. Peki dedim ve bir otobüse binip gittik. (Şimdi fakir piç diyecekler ama otobüs vızır vızır geçiyor, ha taksiye binmişsin ha otobüse, 5 dk lık yol zati)
Gittik atakuleye, bi atari salonuna uğradık önce alt kattaki. Hehe şaka lan amk. Çıktık yukarı, bu evini bulmaya falan çalışıyor, zıpır zıpır yerinde duramıyor adeta, çok tatlı yani. Biraz takıldık işte sonra bu beni kırmayıp geldiğin için çok sağol falan dedi. O ara annesi aradı. Buna kızdı besbelli, kız sessiz sessiz konuşuyor. Sonra bana, benim gitmem lazım dedi. daha 1 saat anca olmuştu. Ya biraz daha duramazmısın dedim. Bu düşündü biraz peki dedi. Gittik bi cafeye oturduk ama bunun morali bozuldu belli. Annenden habersizmi çıktın niye kızdı dedim. Bu başladı anlatmaya. Annesi ile babası ayrılmışlar. Annesi babasını aldatmış falan. Şimdi başka bi adamla evlenmiş. Bu babasında kalıyormuş ama hafta sonları annesinin yanına gidiyormuş işte. Baya kötü oldu anlatırken, bende daha fazla soru sormadım. Annesi balgatta oturuyormuş oraya gidecekmiş. Dur bende geliyim dedim. Yok falan dedi ama dinlemedim. Yol boyu yine konuştuk birbirimizi tanıdık işte. Annesinin evinin oraya gittik ve orda vedalaştık. Vedalaşırken, adeta ne o gitmek istiyordu ne de ben. Orada anladım işte, eda da benden hoşlanıyordu. Öptü beni yanağımdan ve ayrıldık. O an dünyanın en mutlu insanı bendim galiba.
Eda özel bi lisede okuyordu ve dersaneye gitme ihtiyacı hissetmemişti. O yüzden hafta sonları boştu. Benim içinse öss stresi neredeyse yok gibiydi zaten. O hayatımda yokken de pek fazla silkemiyordum okulu, dersaneyi, dersi falan. Kız annesini her şeye rağmen seviyordu fakat onun yanına gitmeyi pek istemiyodu çünkü annesinin kocasına çok büyük bir öfke ve nefret duyuyordu. Bu da annesinin yanına gitmek istememesine sebep oluyordu.
Hafta sonları kimi zaman annesine ders çalışmam gerek bahanesi ile gitmiyor ve bütün gün birlikte geziyorduk. Yine bir gün birlikteyken, edaya olan hislerimi açıkça söyledim. Bu güldü ilk önce. Tamam dedim kusura bakma, hata ettim söylemekle dedim. Bu ben öyle deyince sustu, ama gülmemek için zor tutuyor kendini. Sinirlendim bi anda ve kalktım masadan tam çıkıyorum arkadan seslendi bana. Dur dedi, ne yapıyorsun, ben de seni seviyorum, salak dedi.
Acaba diyorum hala benimle dalgamı geçiyor. Bu tuttu elimi ama hiç konuşmuyor. Bende konuşmadım. Yaklaşık yarım saat tek kelime etmeden, ellerimiz birbirine, gözlerimiz birbirine kenetlendi.
Sessizliği yine ben bozdum, dayanamadım. Hadi sinemaya gidelim dedim ne alakaysa. Gittik bi sinemaya, tam 5 dk sonra başlayacak bi film vardı. Maksat zaten film izlemek değilya, sırf laf olsun diye söylemiştim. Film van helsing mi neydi, vampir filmi. Bu bi korkuyor ama filmde. Kolumu kıracak sanki tekrar nasıl sıkıyor. Film ara verdi, bu bana sende anca böyle film seçersin dedi. Benim şarteller attı. Hadi gidiyoz dedim. Ya şaka yaptım dedi. Dinlemedim ben çıktık. Yolda başladı ağlamaya. dayanamadım sildim göz yaşlarını. Bu nasıl ağlıyor ama. Seni seviyorum ben diyor. Sadece şaka yapmak istemiştim, cafede gülmemin sebebi ise mutluluktandı dedi. Nasıl utandım kendimden. Ama nerden anlayabilirdimki yani bende.
ilk defa el ele tutuşarak yürüyorduk. o anki hissettiklerim tarif edilemez. En son evinin önüne geldiğimizde, çok mutlu olduğunu söyledi, beni öptü ve bana bakarak geri geri girdi apartmanlarına.
Her liseli gibi mesajlaşma ve arama trafiği son sürat başlamıştı artık. Ben sevmem öyle şeyleri, hani yanımda olsun, saatlerce birbirimize bakalım konuşmadan eyvallah. Ama yok ne yedin, yok ders çalıştın mı, yok bugün kendime şunu aldım bunlar içimi daraltan şeylerdi.
Sürekli bana ders çalışmam gerektiği hakkında telkinlerde bulunuyordu. Hayaller kuruyorduk, aynı üniversitede okuyacaktık. Farklı bi şehir yazacak ve birlikte yaşayacaktık. Çok güzel yemek yaparım ben, sen sadece derslerine çalışırsın, benim gibi ev arkadaşı bulamazsın der dururdu. Hep hayal ettim ben de, hiç çalışmadım ders mers...
güncel Önemli Başlıklar