bugün

ta m e guilass

iranlı usta yönetmen abbas kiyarüstemi'nin izlenmesi gereken başyapıtı. belki de iran sinemasının/ yeni dalgasının en başarılılarından.
yakın zaman filmlerinden ten 'deki gibi toplumsal yapının irdelenişinden çok * * , bir içsellik yaşam ve ölüm arasındaki ince çizginin doğallığında buluyoruz kendimizi.
film intihara ve nasıl yapacağına yani şekline karar vermiş bedii'nin kendisine bu konuyla ilgili yardım aramasını yansıtıyor. bir ilahıyatcı bir asker ve de bir güvenlik görevlisi bedii'nin tahran yolculuğunda karşılaştığı kişilikler. ve bunlarla bedii arasındaki diyaloglara tanık oluyoruz. bedii, bu yardım karşılığında para teklif ediyor. yeter ki kendisine yardım edilsin. film bu şekilde yaşama ölüm paradoksları içinde izleyiciyi kilitlerken bedii'nin son olarak arabasına aldığı bıyıklı göbekli amcanın anlattıklarıyla farklılaşıyor. hastalıklı olan düşüncelerimiz diyor malum amcamız. sorun bakış açımızda. herkesin sorunu olabilir hayatta belki de anlatmıyorsun çok büyüktür. lakin her sorunu olan bu yöntemi seçseydi * dünyada insan mı kalırdı? amcanın dünya görüşü ve ifadelemeleri hayata ne kadar pozitif ve geniş bakabildiğinin kanıtı. bu ifadelemelerden sonra bedii'nin kararından dönmeye başlayışı sürecinde film zirve yapıyor. bedii'nin amcamızın yanına gelmesi akabinde söyledikleri. ölüp ölmediğini kontrol esnasında taşı 2 değil 3 kere atmasını istemesi bakış açısının değişmeye başlayışını ve kararsızlığın olumluluğa dönüşünü göstermesi açısından hayli güzel bir sahne. ruh halinin karmaşıklığının tavan yapışı.
şu arabada konuşulanlar esnasında dikkat kesildiğim bir nokta da amcanın yıllar evvel sorunlardan bunalıp ölümü istemesi intihar etmek için bir ağaca çıkması ve akabinde ağaçtaki kirazdan tatması. sonra ağacın altındaki çocuklara kiraz vermesi. daha sonra da ev de eşine kiraz götürmesi akşamleyin. önce kendi mutlu oluyor sonra kiraz verdiği çocukları mutlu ediyor. daha sonra da eşini. görünürde basit ve sıradan bir kiraz nelere mal oluyor. o bir dünya güzelliği çünkü. diğerleri gibi. paylaşıldıkça güzelleşen. işte bu diyalog bana dondurmam gaymak'ta intihar etmek isteyen dondurmacımıza dedenin anlattıklarını çağrıştırdı. dede, düriyeyi sevmiş zamanında. onun için askerden firar etmiş ve düriyenin düğününe gelmiş. düriye, düğün de bir baksa dünyalar onun olacak kaçıracak düriye'yi. lakin düriye oralı bile değil. bu onun çok ağrına gidiyor ve ölmek istiyor sevgisinin karşısızlığı üzerine. sonra kendisini öldürmek istiyor ve biraz daha sakinleşip kendisini görmezden gelen kendisine değer vermeyen birisi için değmeyeceğini düşünüyor. bu ölümü düşünen dondurmacımıza dedenin hayat tecrübesi eşliğinde söyledikleri birazcıkta öğütleri.
şu kirazın tadı bana bu diyalogları anımsattı belki de yüksel aksu'dan bir göndermedir kimbilir.
basit sıradan bir kiraz deyip geçmeyecekmişiz. güneşin doğuşu bile kendi içinde bir anlam silsilesiymiş her zaman. bu güzellikler ve niceleri bırakılıp gidilir miymiş? gidilmezmiş elbet.
10 üzerinden 8.5!