hava atmak

durumum tam öyle değildi ama benzediği için buraya yazayım da tam olsun. dün gerçi bu bugüne göre dün, şimdi yıllar sonra okuyunca da dün olmuyacak, olsun tarih var köşede, isteyen bakar. neyse dün 7 yaşındaki yeğenimle birlikte vakit geçirmem gerekti. bulunduğumuz yerin köy olması ve yeğenimin fazla arkadaşı olmaması üstüne üstlük (böyle mi yazılır) benim de fazla arkadaşım olmaması sebebiyle böyle bir birliktelik gerçekleşmiş oldu. aradaki 12 yaşlık fark yeğenimin minimal beyniyle sorduğu sorulara verdiğim minimal cevaplarla kapanıyordu. yeğenim biraz yemeğe düşkün olduğu için bakkaldan bir şeyler almamızı istedi. "olmaz lan" dedim, "param" yok. oysa ki vardı. o an idrak etttim ki piç dayı olmuştum. babacan enişte, tombik amca değil, piç dayı olmuştum. zaten dayı diğerlerinden daha iyi gelir başlarda ama sonra anlaşılır ki amca candır, enişte bacandır. ama küçükken herkes en çok dayısını tutar. yeğenim de beni tutuyordu haliyle. bu piçlikten hemen vazgeçmeliydim. sanki yeni bulmuşçasına cebimden büyük bir sevinç nidasıyla 25 yekare çıkardım. köyümüzün yegane bakkalına girdik. 5 kuruş kar ederek 3 tane sakız aldık. yeğenim birini aldı. çiğnedi beğenmedi. 2 sakız kaldı. 5 kuruşluk kazanç buhar olmuş, haydan gelen huya gitmişti. bu 5 kuruş bile sıkılan canımı daha da sıkmaya yetmişti. 18 yaşında bir genç olarak yapmam gereken onca genç işi varken yeğenimi parka götürüyordum. allah'tan yeğenim 2. sakızı beğendi.

insanoğlu çok götçek diye sığ bir teori ortaya atayım önce. işte bu sefer götçek bendim, ramazan olmasına rağmen hala akıl karı-kız düşünüyor. "parka ineyim de yeğeniyle ilgili örnek model dayı" imajıyla havamı atayım deyu düşündüm. sonra "iyice şerefsiz olmuşum ben" diye düşündüm. neyse efendum parka indik. yeğenimi biraz salladım, hava atçak mahlukat yoktu etrafta. birkaç tane küçük çocuk vardı. doyumsuz yeğenimi bayağı salladım, sonra yoruldum ve yeğenime çocukken nefret ettiğim "hadi git arkadaşlarınla tanış, kaynaş dedim" hala gibi olmuştum. bütün sülale olacaktım o gün. yeğenim de ben gibiydi ki ya tek oynarım, ya da giderim, ortama karışmam diye tercüme edilebilcek çocukça cümleler kurdu. ama gitmek istemiyordu. akşama kadar onu sallayayım istiyordu. biraz daha salladım. sonra kaydırakta kaydı, tuttum. ama "kolum acıdı" dedi. çok korktum. "kabak başıma patlar mı" diye düşündüm. hafiften yıkadık kolu geri geldik. park çocuklar için vazgeçilmez bir mekanmış onu anladım, cami önü hacısı gibi olmuştu yeğenim, yaşama alanı olarak belirlemişti parkı.

hala hava atacağım kitle yoktu. ama umudum vardı, beni bu umut burada tutuyordu, bir de insan yeğen sevgisine tutuluyor bazen, eğlensin çocuk diye düşünüyordum. yeğenim söyleyemediği için tahtaravelliyi (ne boktan kelime) gösterdi. park yerinde 18 yaşında bir büyük olmam zaten iticiyken bir de o saçma alte binince iyice iğreti durdum. çok ilginç ve inandırıcı gelmiyo ama tam tahtaravellideyken hava atacak izleyici kitlesi geldi, hem de ben havadayken, o an her şey bitti, gülüşler falan geldi, şansıma o an küstüm. hemen indim ama durumu kurtarmadım. yeğenimi biraz daha salladım, sonra elinde basket topuyla benden küçük 2 çocuk geldi. durumu kurtarmalıydım, yeğenim de "dayı sen yener misin ikisini" falan deyu gazı verdi, o gülüşler de beni çok yaralamıştı, gülüşler hayranlık nidalrına dönmeliydi, bu olmalıydı. gençleri biraz izledim, rezil olmak vardı bir daha. normal oynuyolardı. ama ben çok kötüymüşüm onu bilemedim. gençlere "siz ikiniz ben tek size 5 avans 15'te biter" dedim. kabul ettiler, gömleğimi çıkardım yeğenime verdim. yeğenim yandan "dayı, dayı" deyu tezahurat başlattı. biraz ısınalım dedim, bikaç attım potaya bile zor değdi top, hamlamak bu olmalıydı.

neyse, maç başladı, bir baba , iki baba, farka boğuldum, bi ara avansı geri alsam mı diye düşündüm, zaten yerlerdeki karizmayı gömmeye gerek yok diye düşündüm, zaten fazla ilgilenmemişlerdi.

eve dönmeye karar verdik yeğenimle, gençlere bu maç için teşekkür ettim, yeğenim "biz kazandık di mi dayı" dedi, "tabi oğlum kim kazancak senin dayın bir numara" dedim yanlarından geçerken. yeğenim çok sevindi. bütün o hayalkırıklıkları ve başaramayışları bir şeyle egale etmeliydim, sigara falan da içmiyordum, derken cebimde sakız buldum, hemen ağzıma attım, sonradan aklıma ramazan ve oruç geldi, tükürdüm, acıyı biraz almıştı ama yine de bütün gece düşünceler beni bekliyordu.