bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

koştum...koştum...koştum. yakalayabilmek için seni koştum. günlerdir bilmediğim bir şehirde define avcısı misali seni aradım. evimden, ailemden uzaklarda kaldım kaç gündür. ne için? bir hazine için. hayatım boyunca aradığım hazine için.
yıllar sonra ilk defa sana bu kadar yaklaştığımı hissettim. tekrar kokunu hissettim.. ve tekrardan sesini işittim.

bak gülbahçem, kaç yıl oldu ayrı gayrı yaşayalı. sen bilmezsin ama ben gün be gün saydım. ve an itibariyle 1098 gün oldu. senin için ne kadar çabuk geçmiştir. öyle ya birini beklemeden, hasret çekmeden günler ne çabuk geçiyor.. bu geçen süre zarfında yaralarımın kabuk bağladığını sanıyordum. öyle değilmiş canım sevgilim. kanamayan bir yara içime yerleşmiş çıkmamak üzere.

hatırlar mısın? bir eylül günü çıkagelmiştin karşıma. işte o an anlamıştım benim için çıkagelen birisiydin sen benim için.. sen ilk başlarda farketmemiştin beni. binbir takla atmıştım bana değer verebilmen için. hatta sırası geldi sana bunca senedir söyleyemedim (evlenince anlatırım diye umuyordum) şimdi söyleyeyim. hani seninle bir gün kafede oturuyorduk. daha birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. aslında bana değer veriyor gibi geliyordun ama emin olamıyordum. birden yanımıza bir bayan gelmişti. bana nasılsın demişti, sohbet etmişti, telefon numarasını vermişti uzun süredir görüşemiyoruz diye. o gittikten sonra sen bozulmuştun, dün gibi hatırlıyorum sinirden önündeki kül tablasını çevirip sertçe vurduruyordun masaya.. birşey demeden kalktık oradan ve çıkışta bana 'senin işin varsa ben rahatsız etmeyeyim seni istersen' demiştin. ve ben o an anlamıştım ki, sevgiyle karışık kıskanmıştın. ve hızlı hızlı otobüse doğru yürümeye başlamıştın. ben peşinden geldim kolundan çevirdim sen bana bırak dedin. ben ise senden daha önemli bir işim yok demiştim. neden sorusuna cevabım 'seni seviyorum' olmuştu. işte böyle başlamıştı hikayemiz.
ve o gelen bayan benim liseden arkadaşımdı. eminim sana bunu daha önce deseydim kızabilirdin bana. kızma ama iyiki dememişim..

o zamandan sonra hayatımın tüm renkleri, tüm kokuları oldun. gecem gündüzüm seninle geçsin istiyordum. hatta kaç defa üniversitede derslere girmedim seninle buluşacağız diye. sonra kaldım tabi derslerden. eşek gibi tatilde çalışıp verdim dersleri. ama şikayetçi değildim, yahya kemal'siz veya servet-i finun'suz yaşayabilirdim ama sensiz yaşayamazdım veya eksik yaşardım.
Seninle alışveriş mağazasında baktığımız ve senin çok istediğin o deri çantayı ben aldım geçen aylarda. koydum eve, öylece duruyor. zamanında senin hoşuna gittiğinde param yoktu, söz sonra alacağım sana demiştim. ve akabinde gelen 'sen yanımda ol yeter' cümlesi. hala dün gibi aklımda..

Fakat sen hiç gülmüyordun yanımdayken. Gülmek için çabalıyordun biliyorum ama yapamıyordun. Nedendir bilmem ama hep mutsuzdun. Ne yaptıysam güldüremedim yüzünü.. Ve bir gün soldu tüm renkler, aniden değiştin, şikayetlere başladın. bunun nereye varacağını biliyordum ve aklıma gelen başıma gelmişti. o kadar anıya, o kadar yıla 'benden daha iyi bulursun emin ol' cümlesi son noktayı koymuştu.
Niye yaptın sevgilim bana bunu? Neden yaptın? başkasını istiyormusun diye bir sorsaydın bana...Sormadın ve gittin. Ben ise kaldım aynı yerimde. bir adım ileri gidemedim hayatta. herkesten somutlaştım. herkesten kaçtım. birilerine kızmak istiyordum ama kızacak birisini bile bulamadım.

işte böyle sevgilim. çaresiz kala kaldım öylece. seni daha sonraları çok aradım, sordum ama ya sen benden kaçtın yada ben bulamadım seni.
geçen hafta yakın arkadaşınla karşılaştım kitapçıda. seni sordum. taşınmışsın buralardan yeni öğrendim. ve düştüm peşine son kez umutsuzca.

koştum...koştum...koştum. yakalayabilmek için seni koştum. günlerdir bilmediğim bir şehirde define avcısı misali seni aradım. evimden, ailemden uzaklarda kaldım kaç gündür. ne için? bir hazine için. hayatım boyunca aradığım hazine için.
yıllar sonra ilk defa sana bu kadar yaklaştığımı hissettim. tekrar kokunu hissettim.. ve tekrardan sesini işittim.
Verilen adreste Karşımda buldum seni. 'Özyılmazlar Düğün Salonu'nda buldum. Davetiyem olmadığı için kapıdaki eleman almadı beni içeriye. Sonra otobüsten bir grup indi düğüne gelen. onların arasına karışarak girdim. ana kapıdan girdikten sonra salon karşıma geldi. etrafta dolaşan çocuklar, çalgı sesleri, uğultular ve bir siyah bir beyaz.. Cenneti değişmem saçının teline...şarkısı eşliğinde siyahla beyaz dans ediyordu. ilk defa gülerken görüyordum seni. ilk defa bu kadar içten birinin gözlerine bakıyordun. O sıralarda ayakta kalmayayım diye tanımadığım bir masaya oturdum. Beni görmemen lazımdı. Belki eskiyi hatırlarda üzülürsün diye. yaklaşık yirmi dakika izledim öylece uzaklardan. herkes mutlu herkes eğleniyordu sen dahil..çıktım daha sonra oradan. bir pansiyonda kaldıktan sonra ertesi gün eve geldim.
artık içimde hep yankılanan bir gün geri dönecek sesi de kesildi... sen mutluydun, sen huzurluydun. Allah (c.c) bozmasın.
Benim halimden haber sorarsan, Bir çift sözüm var sana, yürekten: Sevginle gireceğim toprağa, Sevginle çıkacağım topraktan.

sevgilim ben bu yazıyı sana yazdım.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar