bugün

romanda anlattigi cinayetin faili olan yazar

15 yıl önce daha çocuk yaşlardayken izlediğim bir sinema filminde işlenmiş konudur.
ilginç olan kısmı ise sinema filminin bir türk sineması filmi olup gelmiş geçmiş en iyi tür psikolojik gerilim ve korku filmi niteliğinde olmasıdır.
gerilim ve korku romanları yazan ünlü bir yazar ailesini de alıp hem kafa dinlemek için hem de yeni romanı yazabilmek adına huzurlu, sakin, kalabalıktan uzak kalabilmek için çok insanın gidip gelmediği bir adaya 6 yaşlarındaki oğlu ve karısını da yanına alarak gider.
burada aile bir zaman mutlu mesut olarak güzel bir tatil geçirirken yazarın kendisini yazdığı kitaba adayıp yavaş yavaş kafayı sıyırmasıylabirlikte kendini kurbanın yerine koyarak kendisini omuzlarından bağladığı bir urganla boğulmuşçasına tavana asması karısını iyiden iyiye korkutmaya başlar ve kocasındaki psikolojik değişimler nedeni ile adayı çocuğunu da yanına alarak terk etmeye kara verir. ancak kocası buna izin vermez. en elektriklerin kesildiği anda bir balta ile kaçmaya çalışan saklanan karısı ve çocuğunu öldürmek için aramaya başlar bu esnada kopan gürültüye gelen bahçivan ve bekçiyi balta vasıtasıyla öldürür, karısı bir mutfağa saklanır ve çocuğun korkudan bağırıp yazar kocasının yerlerini tespit edememesi için ağzını sıkı sıkıya eliyle kapar, bir süre sonra farkında olmadan çocuğunu boğmak suretiyle öldürmüş olduğunu anlar. deniz çok fırtınalıdır tekneyle adadan firar etmeye planı aklına gelir lakin denize ulaştığında oradaki teknenin halatlarının kesilmiş olduğunu görür ve hiç bir umudu kalmayıp kocasının kendisini öldürmesi için beklemekten başka çaresi kalmaz.
kocası karısını da öldürdükten sonra bu konuyu aynen yaşadığı gibi romanına aktararak romanına büyük bir gerçekçilik kazandırır ve insanlar bu sebeple adeta romanı kapışır yazarın ününe ün katılmıştır film bitmiştir.
henüz 8-9 yaşındayken bu filmi neden izlediğimi bilmemekle birlikte, izlememe mani olmamış ailemi buradan şiddetle kınıyor, entrymi burada noktalıyorumdur.