bugün

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

babama uzun zamandır sinir oluyordum. aslında hâlâ sinir olacağım anlar olacağına eminim.
yine de sanırım bu zamana kadar kendisine karşı fazla sinirliydim. onu doğru yargıladığıma emindim ama bir şeyleri atlamış olabilirim. esasen yeni bir şey olmadı. sadece kafamın içinde bir kıvılcım oluştu. babamla düşüncelerimiz benzerdir ama o düşünceye giden yollar farklıdır. hayatta önem verdiğimiz değerler farklılık gösterir. en azından sırası değişkendir. bunu fark ettiğimden beri kendisiyle ilişkimiz kötüydü. tabii ben asi bir evlat olmadığım için dışardan normal gözüküyoruzdur. neyse, ben olaylara kendi penceremden yoğunlaştığımı fark ettim. onun penceresini görmezden gelmemiştim tabii ama işte arka plana atmıştım. ha her türlü uyuşmayacağız ama neticede o benim babam. kendisini anlamak için daha çok çaba sarf edebilirim. daha doğrusu kabullenmek için. ben onun yaşamını yaşamadım. elbette bu davranışlarını normalleştirmez. ki bunu da istemem. ilerde çocuğum olursa ona bu normal saydığım davranışlar doğrultusunda davranmak istemem. kendi normalimiz olsun isterim. babamla hiçbir zaman 12-13 yaşlarımdan önceki döneme dönemeyeceğiz. ona hayrandım. çünkü o da benim gibi mantıklı biriydi. çevremdeki mantıklı insan sayısı çok azdı. ayrıca baba-kız muhabbetinin de etkisi olmuş olabilir. gerçi hiçbir zaman öyle bir ilişkimiz olmadı. beni her zaman yetişkin olarak varsaydı. bilmiyorum belki benden beklentisi fazlaydı. zeki biri olduğumu 4-5 yaşlarımdayken anlamış. şu anda bile benim onun için ayrı bir yerim olduğunu söyler. bu nedenden dolayı tabii.
bana bugün herkesi kendim gibi gördüğümü söyledi. yine bana nutuk çekiyordu. tamam tamam. aslında eskisi kadar nutuk dinlemiyorum. hakkını yemeyeyim. neyse, insanların kandırılmasından bahsediyordu. kimseye güvenmemem gerekmesinden falan. ben de bunun bir seçim olduğunu söyledim. insanlar genelde kandırılmaz, kandırılmayı kendileri seçerler ya da o hayatı bilinçli seçerler. arada fark var. neyse, bana herkesin benim gibi olmadığını ve aptal insanların azımsanmayacak derecede olduğunu söyledi. bu duruma tamamen katılmam mümkün değil tabii. bu tartışılması gereken ayrı bir konu. buradaki asıl konu kendi penceremden bakıyor olmam. gerçekten öyle yaptığımı farkettim. evet, aptal insanların çok fazla olduğunu biliyorum. bunu değerlendirmemin içine kattığımı da sanıyordum ama tam olarak katmadığımı fark ettim. bu sadece bir veri. onların gözünden düşünmüyorum. uygulamaya sokmuyorum bu bilgiyi. sadece aklımın bir köşesinde bir veri olarak kalıyor büyük ölçüde. kocaman bir hata. bu epey pratik gerektiren bir şey. yapabilir miyim onu da bilmiyorum ama eksiğim işte. neyse, babamı affetmeyi seçiyorum. doğumunu, çevresini vs. o seçmedi. beni ya da bizi seviyor mu bilmiyorum ama bu sanırım çok da önemli sayılmaz. eğer beni sevmiyorsa da bu onun suçu sayılamaz. hatalarını görmezden gelmeyeceğim ama onu düşman ilan etmekten vazgeçtim. kendi doğrularıyla kendi dünyasını kurmuş biri. iyi ya da kötü. benim de kendime ait bir dünyamın olması gerektiği gibi.
annemle küçükken hiç anlaşamazdık. çünkü o duygusal biriydi. çok fazla dürtüsel hareketi vardı. hayata bakışımız da farklıydı. büyüdükçe onu anladım. bizi kendince sevdiğini, büyütmeye çalıştığını gördüm. hatalarını aklıma bile getirmiyorum. babam için de aynı şeyi yapmaya karar verdim. hâlâ iyi ebeveynler olduklarını düşünmüyorum. çocuklarım olsa onları örnek almam ama kimse mükemmel değil. ben de mükemmel bir evlat değilim. tabii aynı şey değil.
beni kiraz ağacıyken elma ağacı gibi yetiştirip sonra da armut beklemeleri onların hatası. hem bana hem kendilerine. bilinçsiz olmalarına vereceğim ya da sadece insan olmalarına. çok uzun ve gereksiz bir yazı oldu. belki yarın çok farklı düşünürüm. kim bilir?
kırgınlıklarımı bir sandığa koyup kilitlemeliyim. bu en başta bana iyi gelebilir. yani herhalde. emin değilim. denenebilir?