bugün

rıza nur

Hatiratlar, o dönemin atmosferini solumuş ve aynı olaylar içersinde bulunmuş diğer tarihi figürlerin de anılarının kitaplaştırılması şekliyle bir tutarlılığı, doğruluğu olup olmadığına birbirleriyle karşılaştırmak suretiyle kesinlik arzeder. Fakat bizde öyle bir devir gelip geçmişki hiç kimse bu vatani mesuliyeti sikleyipte iki kelam arkasında bir eser bırakmamış. Tek bırakansa sürgünde Paris'te bir başına yaşamış milli mücadele döneminde ne görev verilse layıkıyla yerine getirmeye çalışmış vatanını ve en çokta Türklüğe gönül vermiş bir doktor. Ne ayıp bu ülkenin tarihçilerine ki yazdıklarını bu milletin vicdanı önünde konuşup tartışacak ne onura ne de cesarete sahipler. Kendilerince haklılar da bir bakıma aslında konuşanlarınsa deli sıfatıyla içeriye tıkılıp Kuzey Kore diktatörlüğünden bile beter koşullarda aforoz edilip canına kast edildiği bir devr-i devrandan geldik, geçiyoruz. Ez cümle bu adamın Türklüğe ve bu milletin kurtuluşu için önce Rusya ile yaptığı muahede ve Lozan'da ikinci baş delege olarak vermiş olduğu büyük hizmette, kısa sürede olsa maarif vekili göreviyle Türk gençliğine sağlamaya çalıştığı milli şuuru'da, doktor olarak hizmet verdiği Sakarya cephesinde tedavi ettiği her yaralı askeri ve kısıtlı imkanlarla kurduğu seyyar hastaneleri de bu halk belki siyasi belki kişisel nedenlerle bu ülkenin kurucularıyla ters düşüp ağır ithamlarda bulunduğu bir hatırat yazdığı için göz ardı edip unutmamalı. Hele ki bir Türk ise hiç unutmamalı.