bugün
- anın görüntüsü10
- bi derdim var9
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz19
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
- meral akşener14
- kadir mısıroğlu mezarı13
- albay kemal21
- karıncaları öldürmeden evden uzaklaştırma yöntemi15
- zalbert ramstein14
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift22
- kablosuz sütyen20
- bugün yaşadığınız en üzücü olay11
- yazarların cinsel tercihi9
- icardi190537
- arkadaşlar sizce yakışıklı mıyım31
- müge anlı ile anadolu irfanı8
- seni allaha şikayet ediyorum erdoğan8
- meral akşener'in sarı saçları10
- peygamberlerin yahudi olması8
- gizli samyel24
- 6 haziran 2024 meb ile ilgili skandal iddia25
- kuresel ikinma'nın sözlüğe dönüşü10
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız11
- estetikle 30 yaşına dönen teyze8
- belediye otobüsüne kaçak binme yöntemleri10
- türklere peygamber gönderilmemiş olması19
- türk tarihinin en büyük komutanı rte dir18
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var12
- okula gidiyorum sözlük9
- ronaldo'nun fenerbahçe'ye gelme ihtimali12
- kadir mısıroğlu üstadın hoplattığı oğlanlar18
- zalbert ramstein'in kürt olması15
- jose mourinho27
- sarılma ihtiyacı9
- havalar ısınınca orospu gibi giyinen kadınlar19
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız17
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik8
- sözlüğün bağımlılık yapması11
- 48 cm penisi olan adam12
- türk kadınlarındaki en büyük sorun19
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi21
- merve boluğur11
- nude isteyen kız12
- güçlü kadınların ortak özellikleri17
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi13
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur10
- sözlüğün en iyi iki erkek yazarı12
- kemalistlerin insanları atatürk ten soğutması20
- magicovento13
"Bir incecik filiz bulmuştuk ilyas'la bahçede. Saatlerce seyrettikten sonra küçücük bir salça kutusuna koymuştuk onu. Küçücüktü ama başı dikti, hücreye meydan okur gibiydi. Hücre demirlerinin önünde bir tarla dolusu çişek duruyormuş gibi görünüyordu gözümüze. Geceyi onunla geçirdik, hücrenin içine çiçek kokuları dolmuş gibiydi. Sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz ona bakmak oldu. Gördüğümüz şey bir çiçek değildi. Hırsımızdan ağlayacak gibiydik. Bükülmüştü boynu. Yorgun ve soluksuz duruyordu. Ölmüştü.
'Keşke yerinden hiç sökmeyeseydik' dedik. 'Neden öldürdük onu, neden bencillik ettik'. Kızdık kendimize. Bütün günü bozuk bir moralle geçirdik, Hıdır ve ilyas ile bir dönemi izmir Buca Cezaevi hücrelerinde birlikte geçirdik. Sonra bu yaşam ilyas açısından Eski Bölüm 3. Tecrit Koğuşu'nda sonlandı. . ilyas'la aynı hücreleri paylaştığımız günlerde, canımız sıkılınca teybe Kandıralı'nın kasetini koyar, kıvrak oyun havalarına uymaya çalışarak tepinmeye başlardık. Biraz da bilinçli olarak teybin sesini sonuna kadar açar, ayaklarımızı hızla vururduk hücrenin tabanına. Ve beklediğimiz ses gelmekte gecikmezdi. Hıdır tüm nefesini kullanarak 'Hey çatlaklar, altınızda insan var' diye bağırırdı. ilyas 'ilo' diye çağrılıyordu. Çizdiği karikatürlere ilo imzası atıyordu o da. (...) Hücrelere gittiğimin haftasında çıkarmaya başladığımız 'Durduk Yerde" dergisini hep birlikte tam 26 sayı yayınladık. Bütün bir hafta çalışıyor, yazıyor, çiziyorduk. Hıdır şiirlerini yazıyordu, ilyas şiirlerinin yanı sıra karikatürler çiziyordu. (...) ilyas kibrit çöpünden yaptığım kemana tel bulamayınca perde takıp onu mandolin haline getirdi. Onunla saz öğrenmeye başladı. Bu garip müzik aletinin adını 'gıdı gıdı' koymuştu. Önce 'Tren gelir, hoş gelir'i çaldı. Ardından 'Gelin ayşem suya gitmiş'i seslendirdi. Ve asılmadan bir süre önce de sazda birkaç türküyü seslendirecek kadar saz çalar oldu. (...) ilyas asılacağı günü birgün önceden biliyordu. O gün havalandırmada gezinmişler, türkü söylemişler. Gece de eğlenceleri devam etmiş. Geceyarısı ilyas, Raşit'le birlikte kaldığı hücrede 'Ben biraz uzanayım' demiş. Sanki o gece asılacak olan kendisi değilmiş gibi rahat girmiş yatağına.
Gece yarısını biraz geçtikten sonra gelmiş dizilmişler hücre önüne. Kasklıymış bütün askerler. Yüzleri bembeyazmış. ilyas'ı uyandırmış gardiyanlar. Giyinmesine izin vermemişler, Kollarından tutup sürüklemişler. Bölümden dışart çıkarken ilyas ayaklarını eşiğe dayamış ve 'Bunların hesabı sorulacak' diye bağırmış. Sonra Kapıaltı'nda içmiş çayını. Mektubunu yazmış kendine, devrimcilere yakışır biçimde gitmiş darağacına.
ilyas asıldığı zaman ben yeni bölüm hücrelerdeydim. Gece yarısıydı. Acıkmıştık. Gardiyanı çağırdık. Geldi. Yüzü kül gibiydi. 'Hasta mısın' diye sordum. 'Sabah paşa yemiştim. ishal olmuşum' dedi. Titriyordu. Koğuştan birşeyler getirmesini, aç olduğumuzu, çorba pişireceğimizi söyledim. Gitti getirdi. Az sonra gel çorbaları hücrelere dağıt' dedim. Hayret hiç itiraz etmedi. Başka zaman olsa bin dereden bin su getirirdi gelmemek işin. Sinir ederdi bizi.
Çorba pişince bağırdık geldi. Çorbaları dağıttı. Aceleciydi, bir an önce gitmek ister gibi bir hali vardı. Titriyordu hep. 'izin alıp gitsene' dedim. 'Bırakmazlar' dedi. Gözlerime bakamıyordu. Suçlu suçlu duruyordu karşımda. işi bitince aceleyle çıktı.
Daha çorbaları yeni içmiştik. Bitişiğimizdeki kadın koğuşundan siyasi kadın tutsaklar sinyal vernıeye başladılar. infaz var!
Bu ilyas'tı kesin. Sloganlar başlamıştı. Bütün hıncımızla bağırıyorduk. Onun son sözlerini duyabildik.
Sonradan gardiyanlardan öğrendik onun nasıl gittiğini. Mektubunu yazdıktan sonra, 'Eh artık gidelim' demiş. Gülünısüyormuş. Havalandırmaya çıkarıldığı zaman slogana başlamış. Bir binbaşı koşup yumruklamış onu. Ağzını kapamaya çalışmış. Ama yine de susturamamış. Darağacının altındaki sandalyeye çıkmış. Kendi tekmelemiş sandalyesini. Dikmiş başı. Yiğitmiş.
Tarih 7 Ekim 1984'tü. Artık ilyas hücrelerde o çok sevdiği 'Gün ışımış güller kızıl tomurcuk açmış' türküsünü söyleyemeyecekti.." *
'Keşke yerinden hiç sökmeyeseydik' dedik. 'Neden öldürdük onu, neden bencillik ettik'. Kızdık kendimize. Bütün günü bozuk bir moralle geçirdik, Hıdır ve ilyas ile bir dönemi izmir Buca Cezaevi hücrelerinde birlikte geçirdik. Sonra bu yaşam ilyas açısından Eski Bölüm 3. Tecrit Koğuşu'nda sonlandı. . ilyas'la aynı hücreleri paylaştığımız günlerde, canımız sıkılınca teybe Kandıralı'nın kasetini koyar, kıvrak oyun havalarına uymaya çalışarak tepinmeye başlardık. Biraz da bilinçli olarak teybin sesini sonuna kadar açar, ayaklarımızı hızla vururduk hücrenin tabanına. Ve beklediğimiz ses gelmekte gecikmezdi. Hıdır tüm nefesini kullanarak 'Hey çatlaklar, altınızda insan var' diye bağırırdı. ilyas 'ilo' diye çağrılıyordu. Çizdiği karikatürlere ilo imzası atıyordu o da. (...) Hücrelere gittiğimin haftasında çıkarmaya başladığımız 'Durduk Yerde" dergisini hep birlikte tam 26 sayı yayınladık. Bütün bir hafta çalışıyor, yazıyor, çiziyorduk. Hıdır şiirlerini yazıyordu, ilyas şiirlerinin yanı sıra karikatürler çiziyordu. (...) ilyas kibrit çöpünden yaptığım kemana tel bulamayınca perde takıp onu mandolin haline getirdi. Onunla saz öğrenmeye başladı. Bu garip müzik aletinin adını 'gıdı gıdı' koymuştu. Önce 'Tren gelir, hoş gelir'i çaldı. Ardından 'Gelin ayşem suya gitmiş'i seslendirdi. Ve asılmadan bir süre önce de sazda birkaç türküyü seslendirecek kadar saz çalar oldu. (...) ilyas asılacağı günü birgün önceden biliyordu. O gün havalandırmada gezinmişler, türkü söylemişler. Gece de eğlenceleri devam etmiş. Geceyarısı ilyas, Raşit'le birlikte kaldığı hücrede 'Ben biraz uzanayım' demiş. Sanki o gece asılacak olan kendisi değilmiş gibi rahat girmiş yatağına.
Gece yarısını biraz geçtikten sonra gelmiş dizilmişler hücre önüne. Kasklıymış bütün askerler. Yüzleri bembeyazmış. ilyas'ı uyandırmış gardiyanlar. Giyinmesine izin vermemişler, Kollarından tutup sürüklemişler. Bölümden dışart çıkarken ilyas ayaklarını eşiğe dayamış ve 'Bunların hesabı sorulacak' diye bağırmış. Sonra Kapıaltı'nda içmiş çayını. Mektubunu yazmış kendine, devrimcilere yakışır biçimde gitmiş darağacına.
ilyas asıldığı zaman ben yeni bölüm hücrelerdeydim. Gece yarısıydı. Acıkmıştık. Gardiyanı çağırdık. Geldi. Yüzü kül gibiydi. 'Hasta mısın' diye sordum. 'Sabah paşa yemiştim. ishal olmuşum' dedi. Titriyordu. Koğuştan birşeyler getirmesini, aç olduğumuzu, çorba pişireceğimizi söyledim. Gitti getirdi. Az sonra gel çorbaları hücrelere dağıt' dedim. Hayret hiç itiraz etmedi. Başka zaman olsa bin dereden bin su getirirdi gelmemek işin. Sinir ederdi bizi.
Çorba pişince bağırdık geldi. Çorbaları dağıttı. Aceleciydi, bir an önce gitmek ister gibi bir hali vardı. Titriyordu hep. 'izin alıp gitsene' dedim. 'Bırakmazlar' dedi. Gözlerime bakamıyordu. Suçlu suçlu duruyordu karşımda. işi bitince aceleyle çıktı.
Daha çorbaları yeni içmiştik. Bitişiğimizdeki kadın koğuşundan siyasi kadın tutsaklar sinyal vernıeye başladılar. infaz var!
Bu ilyas'tı kesin. Sloganlar başlamıştı. Bütün hıncımızla bağırıyorduk. Onun son sözlerini duyabildik.
Sonradan gardiyanlardan öğrendik onun nasıl gittiğini. Mektubunu yazdıktan sonra, 'Eh artık gidelim' demiş. Gülünısüyormuş. Havalandırmaya çıkarıldığı zaman slogana başlamış. Bir binbaşı koşup yumruklamış onu. Ağzını kapamaya çalışmış. Ama yine de susturamamış. Darağacının altındaki sandalyeye çıkmış. Kendi tekmelemiş sandalyesini. Dikmiş başı. Yiğitmiş.
Tarih 7 Ekim 1984'tü. Artık ilyas hücrelerde o çok sevdiği 'Gün ışımış güller kızıl tomurcuk açmış' türküsünü söyleyemeyecekti.." *
güncel Önemli Başlıklar