bugün
- ismail kartal14
- icardi190539
- unutulan ünlüler11
- işid'in bütün yaptıkları meşrudur10
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı25
- karınızla gratise gider misiniz12
- sokak köpeklerini isteyen evinde baksın9
- fazla bilinmeyen harika şeyler8
- ankarayı öven tip18
- mert hakan yandaş26
- rusların en iyi olduğu şeyler26
- anın görüntüsü11
- manyak olmaya karar verdim10
- galatasaray15
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması15
- sokak hayvanları uyutulacak29
- age of empires'in üstüne oyun var mı9
- kaza yerinin tespiti iran ihası tarafından yapıldı8
- bugün üike olarak resmi yastayız13
- şeriat ülkesinde bir kadın nasıl öldürülür8
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl20
- türk kızları neden gülümsemiyor9
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak12
- fenerbahçe büyüklüğü11
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı14
- bir şarkı sözü der ki12
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi14
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz17
- icardi1905'i silip atmak20
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı15
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- sevgilinin kız arkadaş lobisi10
- escort ile evlenmek11
- şişmanlar ölünce nereye gider9
- ellerim bos gonlum hos10
- kilo almak için bik bikle evlenmek11
- alex de souza vs fred10
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması16
- iran'ın depremde yas ilan etmemesi9
- dondurma yalarken erkeklerin sürekli bakması8
- jayden oosterwolde11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması17
- karınız olsa döver misiniz9
- fenerbahçe15
- yeşil gözlü erkek olmak10
- hani u19 gelecekti ühühühühühühü10
- fulya öztürk9
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası33
ibrahim müteferrika kadar sittin yıl önce:
çocukluğumun fakirlik döneminden varlıklı dönemine geçtiğim ve her cumartesi günü babamla beraber fabrikaya gittiğim bir dönemi olmuştu. babam, güya beni yetiştiriyor, işe bir şekilde aşina olmamı istiyor fakat kamyonlar, tırlar, dolum makinaları, ambalaj makinaları, kantarlar, tanklar, gres mikserleri, forkliftler falan derken, sağdan soldan gelen muhtelif telaş ve sesler benim için işi öğrenmek değil, oyun alanı haline dönüşüyordu. patron çocuğu olmanın şımarıklığından ziyade, nerede bir ağır vasıta şoförü var paçalarına yapışıyor ve beni oturgaçlı götürgece bindirmesi için dileniyordum. pek tabii bu yalvarışım göz ardı edilmiyor ve pandizot kokusunu içime çeke çeke araçtaki yerimi alıyordum. haşmetmeableri o hallerimi görünce başta celalleniyor gibi yapsa da bir noktadan sonra sırıtıyor ve beni sağına alıp, organize sanayinin içinde gezdiriyordu zira kendisi de eski ağır vasıta şoförüydü.
detayına girmeyi lüzumsuz gördüğüm; yani, babamın bana katmak istediği vizyon ve misyon meselesi bir noktadan sonra yalan oluyor, vasıtadan gelen "çısss tak, çıss takk" şeklindeki hava seslerine beraber gülerken buluyorduk birbirimizi.
sonra, kendi başıma kalıyor ve pek muhterem fabrika personeliyle yani abilerimle yarım aklımla hasbihal ediyordum. kim ne yapıyorsa yanına seğirtiyor, onların canını sıkana kadar sorular soruyordum. "bu ne? bu yağın rengi neden farklı? bu makine neden bu kadar uzun? bu palet neden küçük?" gibi sorular işte...
bazen de laboratuvara gidiyor, çocukluk aşkım olan nihal ablanın eteklerine sarılıyor ve önündeki erlenin ya da beherin içinde ne olup bittiğini soruyordum. o da hoşlandığımın farkında olsa gerek, göğsüne yaslaya yaslaya şu şöyle, bu böyle diye, anlata duruyordu. pipime vaziyet aldıracak hormonlarım tam manasıyla devrede olmadığı için, ikizlere takkenin bendeki tesiri sıcak, güzel kokulu ve huzurlu bir alan olmaktan öteye gitmiyordu.
bu ve bunun gibi serüvenlerim yemekhanede de devam ediyordu. uluslararası sularda gezinen gemilerde aşçılık yapmış ve ne hikmetse bizim işletmeye kadar düşmüş süleyman abinin yanına gidiyor, dev kazanlarda bir o yana bir bu yana karıştırdığı çorbanın girdiği hallere kikirdiyordum. çünkü süleyman abi çorbada girdap oluşturuyor ve sonra o girdabı ters bir hamleyle bozuyordu. bu da nedense çok hoşuma gidiyordu. süleyman abi de bu hallerimi pek seviyor olsa gerek, ağzı kulaklarına varıyordu.
sonra mı?
büyüdük işte.
büyümez olaydık...
çocukluğumun fakirlik döneminden varlıklı dönemine geçtiğim ve her cumartesi günü babamla beraber fabrikaya gittiğim bir dönemi olmuştu. babam, güya beni yetiştiriyor, işe bir şekilde aşina olmamı istiyor fakat kamyonlar, tırlar, dolum makinaları, ambalaj makinaları, kantarlar, tanklar, gres mikserleri, forkliftler falan derken, sağdan soldan gelen muhtelif telaş ve sesler benim için işi öğrenmek değil, oyun alanı haline dönüşüyordu. patron çocuğu olmanın şımarıklığından ziyade, nerede bir ağır vasıta şoförü var paçalarına yapışıyor ve beni oturgaçlı götürgece bindirmesi için dileniyordum. pek tabii bu yalvarışım göz ardı edilmiyor ve pandizot kokusunu içime çeke çeke araçtaki yerimi alıyordum. haşmetmeableri o hallerimi görünce başta celalleniyor gibi yapsa da bir noktadan sonra sırıtıyor ve beni sağına alıp, organize sanayinin içinde gezdiriyordu zira kendisi de eski ağır vasıta şoförüydü.
detayına girmeyi lüzumsuz gördüğüm; yani, babamın bana katmak istediği vizyon ve misyon meselesi bir noktadan sonra yalan oluyor, vasıtadan gelen "çısss tak, çıss takk" şeklindeki hava seslerine beraber gülerken buluyorduk birbirimizi.
sonra, kendi başıma kalıyor ve pek muhterem fabrika personeliyle yani abilerimle yarım aklımla hasbihal ediyordum. kim ne yapıyorsa yanına seğirtiyor, onların canını sıkana kadar sorular soruyordum. "bu ne? bu yağın rengi neden farklı? bu makine neden bu kadar uzun? bu palet neden küçük?" gibi sorular işte...
bazen de laboratuvara gidiyor, çocukluk aşkım olan nihal ablanın eteklerine sarılıyor ve önündeki erlenin ya da beherin içinde ne olup bittiğini soruyordum. o da hoşlandığımın farkında olsa gerek, göğsüne yaslaya yaslaya şu şöyle, bu böyle diye, anlata duruyordu. pipime vaziyet aldıracak hormonlarım tam manasıyla devrede olmadığı için, ikizlere takkenin bendeki tesiri sıcak, güzel kokulu ve huzurlu bir alan olmaktan öteye gitmiyordu.
bu ve bunun gibi serüvenlerim yemekhanede de devam ediyordu. uluslararası sularda gezinen gemilerde aşçılık yapmış ve ne hikmetse bizim işletmeye kadar düşmüş süleyman abinin yanına gidiyor, dev kazanlarda bir o yana bir bu yana karıştırdığı çorbanın girdiği hallere kikirdiyordum. çünkü süleyman abi çorbada girdap oluşturuyor ve sonra o girdabı ters bir hamleyle bozuyordu. bu da nedense çok hoşuma gidiyordu. süleyman abi de bu hallerimi pek seviyor olsa gerek, ağzı kulaklarına varıyordu.
sonra mı?
büyüdük işte.
büyümez olaydık...
güncel Önemli Başlıklar