bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

tren camindan ayiramadim bugün gözlerimi. tekerleklerin dönmesini hissetmemle daha bir burkuldu içim. kimsenin gözünün içine bakamadan, şuursuzca gülümsedim el sallayanlara, mutluymuş gibi gözükmeye çaliştim. vedalara alışkınım her zaman ama bu sefer daha bir koydu. yalniz yolculuklar n'için bu kadar kötü olur ki? dışariyi seyredersin ama en ufak bir taş parçasi bile seni başka bir yerlere çeker. engel olamdim kayboldum dağlarin üzerinde biten ufak ağaç öbeklerine. ruhumu alip götürdüler benden. sanki dallariyla dövercesine.

ayakta kalmaya çalişsam da başaramadim. dallar kırbaç misali yapiştirdi yüzüme herşeyi. düşünmek istediğim istemediğim herşeyi. gözlerimi kapadim müziğe sığındım olmadi. en yakin dostum sigarama sarıldım oda sırtını döndü. hayatta yalniz olduğumu bir kez daha anladim. öyle korktum ki ben nasil bu kadar savunmasiz kalabildim dedim kendime.

yalnizlik allah'a mahsus demişler ya, işte bana bugün çok anlamsiz geldi. eğer öyleyse hani nerdesiniz şimdi dedim. yolculuk bitti bomboş buz gibi bir oda karşıladi beni içerdeki soğukluk bir buse kondurdu sanki yüzüme. renksiz geçen bir ben geldim konuşmasindan sonra tekrar kendimi yolda buldum. etrafa göz gezdirdim. yoldan geçenn araçlara baktim. herkes gidiyordu. bilmediğim yerlere bilmediğim düşünceleriyle. bu düşünceleri bilemediğimden olsa gerek benim kadar sorunlari olan biri daha gelmedi de kendi kendimi pohpohlamaya devam ettim.

ufak bir hareketiyle yüzümü tokatladi hava. ne benim ne de elimdeki şişenin bir tepkisi olmadi buna. yolu izlemeye devam ettik beraber. biraz seni biraz onu biraz da diğerlerini andık beraber. hiç susmadim sürekli anlattim. kaybetmeyi başaran sen ve türevlerin mi yoksa çekip gitmeyi bir numarali çözüm olarak gören ben mi? hiç bir zaman burda kim haklı çözemicem.

odaya döndüm tekrar. cevaplar hiç bir zaman beni duymuyordu bunu bir kez daha anladim ve yazmaya başladim. senin artik ne yaptiğimi bilemeyeceğin ilk vakitlerde. gözlerin okadar güzel ki prenses, ben onlarin içinde boğulurken öyle mutluydum ki...

ağzindan çıkan hiç bir şeyi duymadan, sana verdiğim cevaplarda bir anlam arayamadan. sadece sana baktim, aklımdan hiç birşeyin geçemediği bir yere hapsettin beni gözlerin. öyle bakiyordun ki ben çarpılmış gibiydim. sanki delicesine kendini bir yerle vuran kalbim değilde beni tuzla buz edicek depremin ilk öncüleriydi. sanki gözlerin batiyordu gözlerime ben kaçırmaya çalıştıkça bakışlarimi...

bu sefer doğru olani yaptik galiba... hoşçakal baş belam, güzeller güzelim....