bugün

türk tarihi

kesinlikle anakronizme çok açıktır.

çin dağlarından fas çöllerine aynı ismin geçerli olmasından mütevellit türkiye türklerinin ve diğer türk kavimlerin tarihleri incelenirken çok hassas olunmalı ve tarih iliminin "döneme göre yorumlama" klişe metodolojisi yalnızca şöyle bakıp geçilmemeli, çok iyi incelenmelidir. zira türklerin devlet kurmada ve kalıcı olmada bu kadar mahir olmasının nedeni diğer bozkır kavimlerinden "adapte olma ve adapte etme" hususunda epey başarılı olmalarıdır.

türkler bulundukları bölgelerin hakimi olmak için moğollar gibi yakıp yıkmazlar. hard power yani askeri güçlerini bir araç olarak kullanarak bölgenin dinamiklerine kendilerini adapte ederler ve her gittikleri yerden kendi kültürlerine bir şey alırlar.

bir takım kürtçü/arapçı tiplerin yorumuna bırakıldığı vakit bu "göltür çalma amk türgleri sizi" tarzı söylemler ortaya çıkaracak bir mevzudur, fakat bu arkadaşların kaçırdığı şey bütün büyük devletleri kuran büyük milletlerin aynı yolu izlediğidir. misal latince ve yunan gelenekleri bugün avrupanın bel kemiğini oluşturur. alman sarayı fransız sarayından farksızdır. ingilizce bir şeye benzemesini fransızca ve latinceye borçludur.

bütün medeniyetlerde bu böyledir. güzel iklimde ve güzel coğrafyada yaşayan adam güzel bir sistem kurar ve görece daha zor iklim ve coğrafyada konumlanmış kavmi derinden etkiler. kavimler bu oturmuş sistemleri kendi kültürlerine sentezler. imparatorluklar böyle kurulur, mükemmel sistemler böyle oluşur.

örnek vermek gerekirse selçuklular. biz selçuklularda bozkır türk devletleri gibi bir teşkilatlanma göremeyiz. selçuklular modern türkiyenin temelini atan, anadoluyu türk yurdu yapacak olan 2 asırlık türk göçlerine hem siyasi, hem toplumsal hem de kültürel açıdan bir koridor açan önemli bir devlettir. şimdi selçuklulara bu açıdan bakarsak türkçü turancı bir bürokratik kafa yapısı olduğunu sanarız. fakat aynı selçukilerin diplomasi dili olarak farsçayı kullandığını, üst yöneticiler hariç bürokrasiyi fars devlet adamlarının oluşturduğunu bilirsek bir afallarız. işte bu noktada çok yönlü bakış açısı devreye girer. çünkü yalnızca bu açıdan bakan bir adam da "selçuglular farsdı yea" diye zırvalamalara gidebilir.

durum ikisi de değildir. "anakronizme çok açıktır" derken kastım tam olarak budur. o dönemki iran kültürü adeta bir "soft power" olarak nitelendirilebilir. yani o dönemde "havalı" olmak iran kültüründen geçiyordu. nasıl bugün amerikan dizilerine özeniyoruz, o dönemde de iran şiirine ve iran edebiyatına özenmek bir zevk olarak ele alınırdı. aynı şekilde iran bürokratik gelenekleri türkleri derinden etkilemiş, bence çok da güzel olmuştur. çünkü bu medeniyetin oluşma şeklidir. "kim kimden çaldı" mevzusuna gidersek hepimiz sümerlerden, hititlerden falan çaldık. zamanla bu iran etkisi kaybolmuş, osmanlıda devletin resmi dili türkçe haline getirilmiş ve selçuklular gibi güçlü fakat kültürel tesiri acayip yüksek olmayan bir imparatorluktan ziyade gerçek bir cihan imparatorluğu peyda olmuştur.

türkler hala farkında değil fakat osmanlı gerçek manada çok gurur duyulması gereken bir imparatorluk. türkün kurduğu en müthiş devlettir. neyse biz kültürel etkileşimden devam edelim. türkler iran medeniyetinden çok etkilenmişler, hatta bu sebepten ilk türk islam devletlerinde iran gelenekleri epey bir baskındır. bir dönem üst yöneticileri, askerleri ve boy beyleri türklerden oluşan, bürokrasisi farsların elinde, din kurumları arapların elinde olan devletler epey bir görülmüştür. özellikle ortadoğuda bu tarz devletler çok fazladır.

orta asyada ise gazneliler buna tam bir örnektir. türk devletidir evet, fakat iran geleneklerinden çok derinden etkilenmiştir.

"güzel iklim güzel coğrafya görece zor iklimi etkiler" derken de kastım bu idi. bozkırların soğuk ve çetin iklim şartlarında türklerden 200lü yıllarda irandaki gibi bir satraplık sistemi falan bekleyemezsiniz. bu açıdan bakıldığında türkler diğer kavimlere göre çok daha organize ve disiplinli bir örgütlenme sahibidirler. öyle olmasa iran 800 yıl türk hanedanlar tarafından yönetilemezdi. moğollar gibi 40 yılda kaybolur giderler, moğolca konuşan adam bulunamadığı iranda türkçe konuşan 20 milyon insan olamazdı.

selçuklu hanedanlarının sonlara doğru fazla farisileşmesi eleştirilmesi gereken bir konudur yalnız. artık türk isimleri dahi almayan kabiliyetsiz selçuklu sultanları tahta oturmaya başlamış ki bu derin fars bürokrasisi devleti çökerten etkenlerden biridir. çünkü her zaman söylerim, farslar ahamenişlerden beri doğru düzgün savaş kazanamadı, acem palavrası dediğimiz durumu iliklerine kadar hisseden bir topluluk olmalarından mütevellit hile hurda işi onlarındır.

sonuç olarak, türk tarihi çok derin ve çok güzel bir tarihtir. bu tarihi bilen bir insanın milliyetçi olmama ihtimali yoktur. boşuna aşık değiliz vatanımıza ve devletimize. kıymetini bilin.