bugün

abdulhamit e ulu hakan diyen insan

kafası güzel insandır.

imparatorluktan hasta adamlığa geçen, sanayi devriminden nasibini almamış, hammadde ve pazar sıkıntısı olmayan, milliyetçiliğin kıskacındaki avusturya-macaristan gibi yıkılmaya mahkum çok uluslu devletin başında biridir. kaybedilen topraklar, milyonlarca altın dış borç, ayaklanmaları bastırma şekli ve bize miras bırakması gibi başarısızlıklarına rağmen, bizim arkaya bakarak ilerleyebileceğini sanan resmi tarih muhibleri, bu 33 yıllık diktatörün artı hanesinde yahudilere tüm dış borçlar karşılığında filistini vermemesi ve bunun israil'in resmi kuruluş tarihi olan 1948'e kadar 50 yıl geciktirildiğini söylerler.

gelin bulunduğunuz coğrafyaya göre değişen tarihle değil, herkesin üzerinde hemfikir olduğu tarih dedeyle biraz gezelim, ukelalık yapalım.

hiç düşündünüz mü israil, filistinde olması gereken yahudilerin ukrayna'da, hollanda'da ne işi var veya ne zaman ve ne için oralara gitmişler diye?

yahudiler, m.s. 70 yıllarında, yani bundan yaklaşık 2000 yıl önce, filistin ve civarının hakimi olan roma imparatorluğuna karşı ayaklandılar ve sonradan roma imparatoru olacak olan titus flavius vespasianus tarafından bastırılan bu ayaklanmadan sonra kudüs'e girmeleri yasaklandı. filistin hariç imparatorluğun o günkü sınırlarına sürgün edildiler. bugün ağlama duvarı dedikleri, ilkini babillilerin yıktığı süleyman tapınağının batı duvarıdır. as roma'nın kudüs presinden hatıradır.

sonra bu gurbet kuşları, gittikleri yerlerde toprak edinmeleri, askerlik yapmaları yasak olduğundan getto denilen mahallelerde kapalı bir hayat sürüp, kendilerine tarım haricinde kalan tek yol olan ticarette ustalaşıp, banker, bonker olduktan sonra, ''ulan madem paramız var, gidelim filistini alalım da tüm dünyada sığıntı, istenmeyen adam olacağımıza, ülkemizde kral olup kibbutz'da portakal yetiştirelim'' der. fikrin misyoneri theodor herzl'dir. tarih 1896. sonrasında aynı yılın nisan ayında istanbul'a gelir, yani hala 1896..

yüz binlerce insanın öldüğü reklam arası..

tarih 1917. ingilizler kudüsü ele geçirir.aynı yılın kasımında ingiliz dışişleri bakanı lord balfour, siyonizmin ve hatta bizim kırım savaşı'nın bile sponsoru rothschild ailesine bir mektup yazar. mektupta, artık ellerinde olan filistinde bir musevi devleti kurulmasına destek vereceklerini söyler ve 50 yıldır devam eden yahudi göçleriyle temeli osmanlı döneminde atılan planın icraatine geçerler.

1917'den itibaren zaten osmanlı fiilen yoktur filistinde. yani abdulhamit'e fikri söyleyip osmanlının kudüsü kaybetmesi arasında 20 yıl vardır. sonrasında osmanlı, gelişmeleri uzaktan izleyebilir ancak. 1948'e kadarki arap-yahudi savaşları her devirde yaşanabilecek ve hala yaşanan gecikmelerdir.

daha önemlisi, hatta en önemlisi; 1948'de israil ''resmen'' kurulana kadar filistin'e 5 büyük yahudi göçü olmuştur. 1881-1903, 1904-1919, 1919-1923, 1923-1929 ve 1929-1940. bunlardan ilk ikisi ulu hakan 2. abdulhamid han hazretlerinin zamanındadır. fiilen satmamıştır ama:

1850-1880: 25.000

1881-1903: 20-30.000

1904-1910: 20,300

1911-1914: 14.000 yahudi filistine göç etmiştir. bu göçlere ne karşılığında göz yumulmuştur acaba? bu satış değil de nedir? sonraki durumu meşrulaştırmaya yaramamış mıdır, siz gönül ve dünya gözü kapalı romalı senatörlerin takdirine bırakıyorum.

...................................................................................................

galatasarayın ilk renkleri kırmızı-beyazdır sayın cimbomlular. ama bu durum, ulu hakan abdulhamid han'ın hoşuna gitmez, çünkü türklüğün propagandasıdır bu ve sonradan azınlıklar aleyhine ayarı çok kötü bozulacak ''denge politikasınca'' cimbom renklerini sarı-kırmızı olarak değiştirilir. bunlar işin magazin tarafı ama kifayeti hakkında fikir verir.

bir devlet düşünün ki maliyesini tıpkı bugün gibi yabancı devletler yönetsin. 400.000.000(400 milyon) altın borca karşılık, ingilizlere izmir ve çevresinde 4000 km2 yer satmış ve ingilizler buraya yunanistan'dan rumları getirdiği için izmirin adı bizim tayyibin de dilindeki ''gavur izmir'' olmuştur. şimdi pasaportla gidilen filistini satmamış ama izmiri satarken eli titrememiştir.

önceki osmanlı padişahlarının şiir yazmayanına, bestesi olmayanına kız vermezlerken, abdulhamid han isa peygamberle meslektaşlığı seçip marangozluk yapmıştır. ne anlarsanız.

1898'de alman kayzerinin kudüs ziyaretinde kubbet us sahra'ya haçlı alman bayrağı çekilmiştir. şimdi, adını kayser denilen imparator sıfatından alan kayseri kalesinde, belgesel için bile haçlı bayrağına tahammül edemeyen torunlarına 110 yıllık kapaktır.

tüm ırak petrolleri ve demiryolu hakkını almanlara vermiş, bu şimdi torunlarınca marifetmiş gibi anlatlmıştır ve sanırım bir 50 yıl daha anlatılır.

hiç düşündünüz mü bu demiryolları neden dolanır durur da düz ovada zigzag çizer diye? sen almana ''demiryolunu yap, sağında solunda belli bir mesafedeki madenler, ormanlar senindir'' dersen o da önceden elinde hazır bulunan istihbarata uygun rota çizer ve sağ kulağını sol elinle gösterirsin. bu arada hattın sağındaki solundaki sanki vatan toprağı değildir de şimdi arap-yahudi kanıyla sulanan filistin toprağını satmamış diye övünülür bizim kısmi körlerce.

istanbul'un burnunun dibi olan yeşilköy'e gelen rus ordusuna karşı boğazlar ruslara geçmesin diye telaşlanan ingilizler olmasa, ruslarca taksimde sallandırılması içten bile değildir.

kendi vatandaşı kadın-çocuk diyorum aloo katliamların, toprak kayıplarının sorumlusu, suikast korkusundan saraydan o meşhur burnunu çıkaramayan da 2. abdulhamid han hazretleridir.

hiç mi iyi işi yok bu adamın? bozuk saat misali günde 2 kere doğruyu gösterse bile, 22 kere yanlıştır.