bugün

fallout 3

windows xp'niz service pack 2'li değilse çalışmıyor bu oyun. bu sebeple laptopa yüklemek zorunda kaldım ve dandirik ekran kartı sağolsun, 800*600 çözünürlükte, tüm detaylar kapalı olmasına rağmen, yavaş çekim gibi oynuyorum. aslında oynanmaz böyle ama fallout hatırına biraz olsun oynamaya çabaladım.
öncelikle, ben bu halde bile grafikleri çok beğendim. beğenmeyenleri anlamıyorum. bu kadar geniş kapsamlı bir dünyada daha iyisini beklemek çok ciddi haksızlık olur.
oyunu çok az oynadım ve sadece ilk aşamasını bitirdim. tutorial gibi birşey zaten. ama çok orijinal geldi. hoşuma gitti.
oyunun ilk aşaması ve konusu hakkında, gerçi önemli birşey yok ama illa herşeyi kendim göreceğim diyen okuyucular için koydum spoiler'i. gerek yok aslında.

--spoiler--
oyuna doğarken başlıyoruz. ameliyathanede kendi gözümüzden izlediğimiz bu anda, cinsiyetimizi ve adımızı belirliyoruz. ardından 1 yaşındayız, bu aşamada önce babamıza doğru yürüyoruz, sonra koşmayı ve zıplamayı öğreniyoruz. ardından buradaki kitabı okuyarak s.p.e.c.i.a.l yani basitçe stat puanlarımızı dağıtıyoruz. o kitap çocuk kitabı olduğu için de tüm statların resimli ve basit açıklamaları yer alıyor. oyunu bilmeyenler için müthiş gerçekten.
ardından 10 yaşına gidiyoruz. doğum günü partimizde insanlarla tanışıyoruz. biraz klasik de olsa aramızda ne olduğu tam belli olmayan bir kızla(overseer'in kızı aynı zamanda), bir grup serseri çocukla tanışıyoruz. babamızın birkaç arkadaşı ile sohbet ediyoruz. burada kızın verdiği dergiyi okursak melee yeteneğimiz +1 alıyor. ardından jonas'ın yanına gidiyoruz. jonas, babamızın arkadaşı ve çok kafa bir adam. bizimle çok iyi arası. beraber bize ufak bir silah yapmışlar. bununla gizli bir yerde hedeflere atış yapıyoruz. tam o sırada pis bir böcek geliyor. kendisi bir miktar iri. bize saldıramayacak yerde. onu vuruyoruz. sonra babamızla bir fotoğraf çektirip, 16 yaşına geçiyoruz.
16 yaşında sınava gidiyoruz. babamızla sınav hakkında ve annemiz hakkında konuşabilir ama hep kaçamak cevaplar verecek. bunun dışında dünyanın vault ve seer'dan ibaret olup olmadığı hakkındaki sorularımızı da geçiştirecek. sınava giderken yolda bizim kız ve o serserilerin kurduğu çete ile karşılacaksınız. speech yeteneği ile çocukları, kızın yanından uzaklaştırabilirsiniz. olmazsa kafayı gömdüğünüz gibi kavga başlatın. iki üç yumruk geçirince, ya bırak diye sınıfa giriyorlar, kız teşekkür ediyor. karma falan kazanıyorusunuz. sınavda şöyle bir durumla karşılaştınız ne yaparsınız tarzı 10 soru geliyor. sorularda da oyunun kendine has espri anlayışını farkedeceksiniz. sonunda size bir meslek öngörecekler, bana bilgisayar teknisyeni dediler. ona göre yetenek puanı dağıtılıyor ama bunu geri alıp kafanıza göre dağıtmanız mümkün. sadece tavsiye niteliğinde o.
vee olaylar başlıyor. 19 yaşındayız. amanta (bizim kız) bir gün bizi uyandırıyor. aman çabuk çabuk diye bir heyecan bir panik. hemen kaçmamız gerektiğini söylüyor. şok içinde öğreniyoruz ki babamız vault'tan kaçmış! üstelik bizim kanka jonas'ın yardımı ile, jonas seer ve adamları tarafından dövülerek öldürülmüş. ne yapmalıyız diyoruz. burada farklı opsiyonlar vardır şüphesiz, ben kızın planına sadık kaldım ve seer'ın odasını buldum. sonra kilidi çözdüm, sonra bilgisayarını hack ettim ve gizli bir tünel gibi vault'un girişine çıktım. bu esnada etrafta deli gibi alarm ötmekte, silahlı personel sağa sola koşturmakta(bize de ateş açıyorlar) ve o 10 yaşında uzaktan gördüğümüz böcükler her tarafı kaplamış durumda. pek çok tanıdık yüzü ölü olarak görmek mümkün. oyunun başarılı bir yönü de burada ortaya çıkıyor. küçük yaşta karşılaşmış olduğunuz muhabbet etmiş olduğunuz adamlarla çatışmaya girip onları vurabiliyorunuz. burada olan bilen vahşi durum kendini çok çarpıcı olarak ifade edebiliyor.
nihayetinde amanta ile vedalaşıp vaulttan çıkıyoruz. dışarısı gerçekten etkileyici. kafada bir sürü sorun var, babamız nerede? neden kaçtı? nereye gitti? o böcekler nereden geliyor? neler oluyor?
diğer oyunlarda da bir bilinmemezlik vardı ancak bu defa oyun tamamen boş bir kafa ile yolluyor bizi wastelands'e. bir görevimiz yok. arkamızda duran bir vault yok. bir nevi sürgünüz. babamızı ararken başımıza neler geleceğini kim bilir.
ben buradan çıktıktan sonra, patlamamış bir nükleer bomba etrafına kurulmuş bir kasabaya geldim. karakterlerin detayları, diyaloglara ve ortama hasta oldum.

bunun haricinde, butch mudur nedir o serseri herif, 19 yaşına kadar pisliğin tekiyken, annesini kurtarırsak, al hacı senin olsun diye ceketini veriyor bize, ölümüne kankayız diyor. yuh aygır diyorum, hayallerim vardı. ileride o da farklı güçlere kayacak, çarpışacaktım onunla. heralde bu kadar da klişe olmayalım dediler.
savaş sistemi hoşuma gitti. nokta atışı yaptığımızda bir film gibi atışı izlettirmesi çok güzel. real-time savaşta ise vurduğunuz yer hemen belli ediyor kendini. bir güvenlik personeline ateş açtığımda göğsünden vurdum. zırhı vardı üstünde, hafif bir tepme harici devam etti işine. sonra bacağına sıktım. ciddi biçimde bacağının yara aldığını o kadar düşük detaya rağmen gördüm. biraz altına da sıktığımda diz kapağından ve az üstünden iki yara almış bacağı onu daha fazla taşımadı ve yere çöktü. bu olay da hoşuma gitti.
--spoiler--

çok güzel oyun bu. bir şekilde oynanmalı.