bugün

sıfat

ilk ve orta öğretim sıralarında dirsek çürütürken, belli bir kalıba sıkıştırılarak, söz birliği etmişcesine aynı kelimeleri kullanarak tanımlanan garip sözcükler... şöyle derlerdi hep bize;
"sıfatlar; isimleri renk, durum, biçim olarak niteleyen sözcüklerdir."
hiçbir zaman diyemedik tabi, "nitelemek ney ki? ismin rengi mi olur hocam? ismin biçimini görsem ben de sorgularım!!" gibilerinden isyan dolu sözler...
kısaca anlatalım;

sıfat dediğimiz sözcükler, isim olarak bilinen sözcüklerin önlerine gelerek onlarla bir bağ kurarlar ki; bu bağ, iki kelime arasında var olan hal, durum gibi anlama dayalı ilgileri ortaya çıkarır. mesela, bir kitap var... ve bu kitap "siyah" renkli bir kitap... şimdi bu kitabın nasıl bir kitap olduğunu anlatmak için önüne gelen "siyah" sözcüğü sıfat oluverir hemen. aslında "siyah" sözcüğü de bir isimdir. ama burada sıfat olarak kullanılmıştır. kısacası, sıfat denilen sözcükler belli sözcükler değildir.* o anki anlama dayalı olarak, geçici bir şekilde gelirler, isim hakkında bize bilgi verirler ve giderler.

bu sıfatlar birkaç gruba ayrılır ki;
(bkz: niteleme sıfatları)
(bkz: belirtme sıfatları)
(bkz: adlaşmış sıfat)