bugün

ayla

aylar sonra sözlüğe girip yazmamda bana ilham kaynağı olmuş filmdir.lakin bu ilham "çok ağladım, iki paket selpak bitirdim " türünde bir ilham değil çünkü kore savaşıyla ilgili bir filme giderken beklentim farklıydı.her ne kadar filmin çatısı küçük kız ve asker süleyman üstüne kurulu olsa da yakın tarihe dair bir eleştiri yapar, bir mesaj verir diye bekledim. hele de oyuncu kadrosunun silme muhalif sanatçılardan oluştuğunu öğrendiğimde en azından savaş karşıtı bir duygu bekledim. filmdeki savaş karşıtlığı yalnızca 1950lerin soğuk savaş dönemindeki sosyalist ülkelere yönelikti. zombiden hallice çinliler ve onların karşısında şeker gibi amerikalılar. tarafları nerdeysen karikatürize eden betimlemeler gerçekçiliğe gölge düşürmüş. bununla beraber çocuğun askerlerle yaşadığı insani ilişkiler, komik anlar başarılı ve içten. ama keşke savaşta askerler istemediği şeyleri de yaparlar mesajını kuzey koreyi de şeytanlaştırmadan verebilseydi. örneğin savaş atı filminde iki taraf askerleri atı tel örgülerden kurtarmak için kendi aralarındaki ateşkes ilan etmiş ve aralarında insani bir diyalog kurmuşlardı. bizim aylamızdaysa bizim kahraman türk askerlerimiz koreliden daha koreli olmuş maşkoçoğlu gibi koşuyor düşmanın üstüne. ali atayın canlandırdığı karakter (bana her ne kadar mecnunun askere gitmiş hali gibi gelse de) yaman türk askeri timsali olmakta adeta. velhasılı kelam kötü film midir ayla? olur mu öyle şey?o çocuğun durgun bakışı, utangaç gülümsemesi, taner birsel'in gözleriyle oynaması,ismail hacıoğlunun oyunculuğu bile yeter bu filmi iyi yapmaya.ama işte keşke savaş filmi olacaksa savaş karşıtı olsaydı, savaş olgusuna karşı çıksaydı ya da sadece "sağ baştan gülün" emir kipinde kalsaydı.