bugün
- hani u19 gelecekti ühühühühühühü9
- karınız olsa döver misiniz8
- rusların en iyi olduğu şeyler9
- anın görüntüsü17
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim13
- fulya öztürk9
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak8
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası43
- icardi190533
- maldivlere gitmek varken eminönü nde takılan martı10
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz19
- fenerbahçe14
- dursun özbek19
- yeşil gözlü erkek olmak10
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi24
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması12
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı13
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması8
- galatasaray11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı107
- izmir sıcağı9
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur17
- sevgilinin kız arkadaş lobisi9
- karıya kıza doymuş erkek31
- bir şarkı sözü der ki10
- mert hakan yandaş31
- ibrahim reisi13
- siz türkler şerefsizsiniz müslüman değilsiniz13
- erecto'nun trafik kazası geçirmesi13
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl17
- yozgatlı sevgiliyle yapılacaklar8
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı9
- türkiye cumhuriyeti islam devleti olarak kuruldu14
- fenerbahçe büyüklüğü9
- panathinaikos'un atatürk düşmanlığı9
- fenerbahçe taraftarı26
- jayden oosterwolde9
- dokunmaya kıyamadan sevmek21
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz16
- bik bikinize ne dikersiniz13
- mühendis erkeklerin genel özellikleri8
- bik bik'in cinsiyeti16
- ruh varsa neden görünmüyor13
- aşık olmadan sevişmek17
- en çok yaşamak istenilen şehir11
- bik bik için diktiğim keten pantolon10
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur9
- erkolar kapatılsın15
- galatasaray'ın yaşaması muhtemel facia15
geldi mi yine 11 temmuz?
nasıl bir tarih ki bu. nasıl dindirmeli insan acısını? ne zaman gelse 11 temmuz, o gece uyuyamam. bütün gece gökyüzüne bakarım. eş, dost bilir beni bugün, kimse ellemez bana, konuşmaz benimle. bugün geldiğinde ben günümüzde yaşamam. 11 yaşıma dönerim. tüm her şey canlanır gözümde. zenica'daki evim canlanır, boşnakça konuşmalar kulağımda yankılanır, öyle bir yankılanır ki başımı ellerimin arasına alırım sık sık. çiçekler, böcekler, bulutlar canlanır gözümde. arkadaşlarım bir belirir bir kaybolurlar. mezardan sesler duyarım annem, babam, ablam tek tek bana bir şeyler söyler. silah sesleri, bomba sesleri, uçak sesleri hayallerimde canlananları da mahveder, ülkemi mahvettiği gibi. srebrenica katliamı yaşandığında ben 11 yaşında bir çocuktum. çok bir şey bilmiyordum, o zamanlar savaş benim için her gün ''evimiz sarajevo'ya çok yakın, sürekli gidip dururduk babamla gezerdik, şimdi neden gitmiyoruz oraya?'' diye sormak kadardı. sarajevo'ya yakın olduğumuz kadar srebrenica'ya da uzaktık aslında, haberi biraz geç almış olsak gerek. babamın o anki yüz ifadesini hatırlıyorum, tüm o çizgileri, çizgilerdeki hüzünleri. hatta ağladığını hatırlıyorum, tüm gece ağladı yüzünü gizleyerek, tüm gece feryat etti. Evin bir köşesine çömeldi ve belki de hayatında ilk kez içi yana yana sabaha kadar ağladı. O acıyı tarif edecek kelimem yok. ölen insanları tanımıyordu bile, sadece insandı işte, ülkesi için ağladı, ülkesinin her köşesi mahvedilmişti ve aynı dili konuşup aynı soydan gelen, kapı komşusu olan insanlar tarafından sadece aynı tanrıya farklı yollardan inanıyorlar diye onun insanları katlediliyordu. o da katledilen insanlar için ağlıyordu. benim büyüdüğüm tarih bu sanırım. o gün babam bosna'yı terk etmeye karar verdi. ne olursa olsun geri dönmemek üzere. tam olarak gitmemiz baya sürdü, neden bilmiyorum belki kabul edecek ülke bulamadığından, belki paramız olmadığından. bilemiyorum işte. sonunda biz terk ettik o toprakları. hiç yaşamamış gibi terk ettik, bıraktık insanlarımızı. savaş da bitmesine bitti, biz dönmedik. doğru dürüst bosna'yı anmadık bile, kimseyi arayıp sormadık, dilimizi konuşmadık. hala yaptıklarımız için utanç duyuyorum. sanki doğma büyüme izmirliymişiz gibi davrandık, sanki tüm çocukluğum kordon'da gezerek geçmiş gibi öyle doğal. kaç yıl geçmiş izmir'de siz hesaplayın işte. 11 temmuz ne zaman gelse ben srebrenica'daki insanları hatırlıyorum, cesetler hatırlıyorum, babamın gözyaşlarını hatırlıyorum, gidişimizi hatırlıyorum, ülkemi. hayatımda kimseye de anlatmadım bunları, anlatmayacağım da. nedeni yok, bazı şeyler insanın içinde özel kalmalı. bir gün birileri benim bu içimden gelerek yazdığım şeyleri okur mu bilmem ama, okuyan varsa bir şey diyeyim mi size, o kadar çok zaman geçti ki üstünden, bazen bunları yaşadım mı acaba diye tereddüt ediyorum. anılar siliniyor yavaş yavaş. silinmeyen tek şey de srebrenica'daki insanların yaşadığı acılar oluyor. o acılar insanların kalbinde, tarihin sayfasında, bosna'da bir yerlerde duruyor. kendi kendime mıraldanıyorum ''ni rodbina, ni sudbina''. çok merak ediyorum, soruyorum sık sık ''Jel Sarajevo gdje je nekad bilo? Jel Miljacka voda presusila?'' sarajevo çocukluğumdaki gibi mi hala? miljacka nehri'ne ne oldu? sonra ağlamaya başlıyorum. 11 temmuz'lar geçiyor, 12 temmuz'da güle oynaya hayatıma devam ediyorum..
nasıl bir tarih ki bu. nasıl dindirmeli insan acısını? ne zaman gelse 11 temmuz, o gece uyuyamam. bütün gece gökyüzüne bakarım. eş, dost bilir beni bugün, kimse ellemez bana, konuşmaz benimle. bugün geldiğinde ben günümüzde yaşamam. 11 yaşıma dönerim. tüm her şey canlanır gözümde. zenica'daki evim canlanır, boşnakça konuşmalar kulağımda yankılanır, öyle bir yankılanır ki başımı ellerimin arasına alırım sık sık. çiçekler, böcekler, bulutlar canlanır gözümde. arkadaşlarım bir belirir bir kaybolurlar. mezardan sesler duyarım annem, babam, ablam tek tek bana bir şeyler söyler. silah sesleri, bomba sesleri, uçak sesleri hayallerimde canlananları da mahveder, ülkemi mahvettiği gibi. srebrenica katliamı yaşandığında ben 11 yaşında bir çocuktum. çok bir şey bilmiyordum, o zamanlar savaş benim için her gün ''evimiz sarajevo'ya çok yakın, sürekli gidip dururduk babamla gezerdik, şimdi neden gitmiyoruz oraya?'' diye sormak kadardı. sarajevo'ya yakın olduğumuz kadar srebrenica'ya da uzaktık aslında, haberi biraz geç almış olsak gerek. babamın o anki yüz ifadesini hatırlıyorum, tüm o çizgileri, çizgilerdeki hüzünleri. hatta ağladığını hatırlıyorum, tüm gece ağladı yüzünü gizleyerek, tüm gece feryat etti. Evin bir köşesine çömeldi ve belki de hayatında ilk kez içi yana yana sabaha kadar ağladı. O acıyı tarif edecek kelimem yok. ölen insanları tanımıyordu bile, sadece insandı işte, ülkesi için ağladı, ülkesinin her köşesi mahvedilmişti ve aynı dili konuşup aynı soydan gelen, kapı komşusu olan insanlar tarafından sadece aynı tanrıya farklı yollardan inanıyorlar diye onun insanları katlediliyordu. o da katledilen insanlar için ağlıyordu. benim büyüdüğüm tarih bu sanırım. o gün babam bosna'yı terk etmeye karar verdi. ne olursa olsun geri dönmemek üzere. tam olarak gitmemiz baya sürdü, neden bilmiyorum belki kabul edecek ülke bulamadığından, belki paramız olmadığından. bilemiyorum işte. sonunda biz terk ettik o toprakları. hiç yaşamamış gibi terk ettik, bıraktık insanlarımızı. savaş da bitmesine bitti, biz dönmedik. doğru dürüst bosna'yı anmadık bile, kimseyi arayıp sormadık, dilimizi konuşmadık. hala yaptıklarımız için utanç duyuyorum. sanki doğma büyüme izmirliymişiz gibi davrandık, sanki tüm çocukluğum kordon'da gezerek geçmiş gibi öyle doğal. kaç yıl geçmiş izmir'de siz hesaplayın işte. 11 temmuz ne zaman gelse ben srebrenica'daki insanları hatırlıyorum, cesetler hatırlıyorum, babamın gözyaşlarını hatırlıyorum, gidişimizi hatırlıyorum, ülkemi. hayatımda kimseye de anlatmadım bunları, anlatmayacağım da. nedeni yok, bazı şeyler insanın içinde özel kalmalı. bir gün birileri benim bu içimden gelerek yazdığım şeyleri okur mu bilmem ama, okuyan varsa bir şey diyeyim mi size, o kadar çok zaman geçti ki üstünden, bazen bunları yaşadım mı acaba diye tereddüt ediyorum. anılar siliniyor yavaş yavaş. silinmeyen tek şey de srebrenica'daki insanların yaşadığı acılar oluyor. o acılar insanların kalbinde, tarihin sayfasında, bosna'da bir yerlerde duruyor. kendi kendime mıraldanıyorum ''ni rodbina, ni sudbina''. çok merak ediyorum, soruyorum sık sık ''Jel Sarajevo gdje je nekad bilo? Jel Miljacka voda presusila?'' sarajevo çocukluğumdaki gibi mi hala? miljacka nehri'ne ne oldu? sonra ağlamaya başlıyorum. 11 temmuz'lar geçiyor, 12 temmuz'da güle oynaya hayatıma devam ediyorum..
güncel Önemli Başlıklar