bugün

gecenin şiiri

Vapur açıldıkça iskeleden bir girdap oluşuyor.
Gözüm dalıyor.
içine çekiliyorum.
Biraz uzaklaşınca,küçük mor bir ağaç var, Haydarpaşa’ya gelmeden.
Kimse görmüyor, ben görüyorum.
Ya hiç büyümüyor ya da ben de onun kadar büyüyorum.

Güzel olanı dolaylamaktan vaz mı geçsem diye düşündüm.
Mesela güzele güzel desem ama benim olmasa.
Yanılmak inanma arzusuna kanmakmış.
Kolay kandı herkes,
herkesi büyüttüm.
Mesela şu anlam. Ziyan ettiğim bütün diğer anlamlar da;
Şöyle oluklu bir küfür etsinler bana.
Mukavva gibi ıslanıp çözüleyim.
Üstüme basın hatta.

Hiçbir yağmur vapurları ıslatmazmış.
O yüzdendir çok az ahmak sever vapuru.
Camın buğusunun arkasındaki ışıkları yoruyorum.
Hiç silmem artık buğuları.
Ellerim üşür çünkü benim.
Yazılar yazmışımdır,
parmak parmak hatırlamıyorum.
Üşümesem sorular yazardım şimdi.
“Bir kitap dolusu Cemal Süreya mı yoksa
bir kuru dalla mı alınıyor gönül açıklayamaz mı bir bilen?”
Ya da, sussun her kimse.
Ben utanırım cevabından.

Yanaşıyor vapur.
Başka bir kıtaya inecek oluyorum.
Tomris Uyar’la göz göze geliyorum.
Her sabah
ve her akşam
ve çoğu seferinde…
Utana sıkıla.
Ne yöne adım atsam bir anlamdan uzaklaşıyorum.
Cümleleriniz düşüyor girdaba.
ikinci Yeni’den özür diliyorum.

Sevda Sözleri’nizi bir kapı önüne, öylece terk etmişim.
Karşımda olsanız, bunun için sizden
Yani Cemal Süreya’dan,
Ve sözünü ettiğiniz bütün kadınlardan.
En çok da Tomris Uyar’dan,
ve ikinci Yeni’den
yeniden özür dilerdim.