bugün

recep tayyip erdoğan

cumhurbaşkanlığına aday olmayarak saltanatını uzun süre devam ettireceğini düşünen ama açılan kapatma davasıyla planları suya düşen başbakan. hala mübarek bir insandan bahsediyormuş gibi düşünenleri görünce , acaba bende mi salaklık diyerek erdoğanın görmediğim özelliklerini bulmaya çalıştım. ilginçtir, bendeki de 24 yaşında bir insanın beyni. burada yazanlardan ne eksik ne fazla. ama hepsini toplasam en fazla bu kadar çıkıyor.
cumhurbaşkanlığından feragat ederek milletin gözünde yükseleceğini düşünen, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla bugün kendi kuyusunu kazmış bir lider. çankayaya yolladığı cumhurbaşkanı bugün uzlaşmanın merkezi olup ılımlı mesajlar verirken, kendisi hala oyunu aldıklarına borcu olduğunu söyleyerek kutuplaşmanın en tepeden başlatıldığını kanıtlamış biri.kendini protesto eden insana hakaret edebilen onu aşağılayan bir insan diğerlerinin gözünde ne kadar samimi olduğu aşikar olan, ailesine yaptığı kıyaklarla, halkına attığı kazıklarla atatürk'ten bile daha halkçı olduğun söyleyen yalaka insanların lideri.

peki bunun anlamı neymiş. düne kadar herkesi kucaklayacağım diyip sözünü tutmayan başbakanın, dün destek aldığı bütün cepheler düşmeye başlamış. altın, kömür yada muhafazakarlık kozuyla oyunu aldığı seçmenlerini, ilk ekonomik krizde karşısında bulması kaçınılmaz olmuş, kömür ve türban karın doyurmamaya başlamış. 16 milyon insanın oyunu almasına güvenerek ben abinizim döverim de söverim de diyerek yaklaşan başbakanı yine onu tepeye çıkaran halk indirebilirmiş. sanki çok önemsiyormuş gibi millet iradesini elinde bulundurup her karşı görüşü ''ben iktidarım sen kim oluyorsun. sen milletten önemlimisin?'' diyerek def etmeye çalışan başbakanın şöhreti çankaya noteri kadar kalmamış. düne kadar erdoğan erdoğan diye yatıp kalkan ülke bugün abdullah gül diyerek yaşar olmuş. ekonomik kriz patlak verdiğinde bu halkın, gücü saltanatı bir yana bırakıp getirdiği padişahı yerine yolladığını unutur olmuş.

öyleyse bir liderin ileri görüşlü olması, mutasıp yada halkçı olmasından çok daha önemliymiş. dün söylediklerini bugün ben değiştim diyerek kılıfına uydurmak erdem değilmiş.insanı halkın gözünde büyüten her meydana çıkışında bağıra bağıra millet iradesi diye haykırmak değil, millet için birşeyler yapmak, onları dinlemek, bi siktir git dememekmiş.

gözü boyanmış, güç meraklısı türk insanı bir gün görecek ki; halkçı olmak lafda değil icraat ile, hayatını, sevdiğini, sağlığını ve tüm varlığını halk adına bağışlamakla olurmuş. kendi hayatını feda ederek savaş meydanlarında sabahlayan, karşısındaki köylü bile olsa hakettiği değeri verip adam yerine koyan bir insanın, her lafında halkçıyım diyen bir insandan çok daha değerli olduğunu ve yerini asla doldurmayacağını da anlayacaklar. ve tapılan gücün kendilerini doyurmadığını anlayarak, ellerinde bir sahil yolu,bir sağlık reformu birde gap projesi ile bu tatlı rüyadan uyanacaklar.