bugün

17 ağustos 1999

14 yaşındaydım. Yani olup bitenden de haberim vardı, neler yaşandığını da tamamen hatırlıyorum.
Deprem olduğu akşam ailecek gezmeye gitmiştik. Gece 1 civarında eve döndük.
Ben abimle birlikte abimin yatağında tv izlerken yorgunluktan uyuya kalmışım. Abim de henüz uyumadığı için yatağıma gitmem için uyandırmamış. Yorgun olduğum için ve yeni uyuduğum için sanırım o anları tam hatırlamıyorum.
Deprem anında hatırladığım şeyler anlık kareler. 1 abimin salavat getirmesini hatırlıyorum, 2 abimin beni tam uyandıramayınca kucağına aldığını ve daire kapısı açmak için zorladığı hatırlıyorum, 3 sokaktaki göz gözü görmeyen toz bulutunu hatırlıyorum ve gerisi tamamen hafızamdadır. Bu arada daha sonradan abimin demesine göre odadaki duvarı boydan boya kaplayan kocaman vitrinin tamamen devrildikten sonra beni kucağına alıp dışarı çıktığımızı biliyorum. Normalde yatmam gereken yer ise o devrilen kocaman vitrinin altında kalıyor.

Dışarı çıktığımızda toz bulutundan başka bir şey yoktu. Hiç ses yoktu. sanıyorum ki mahallede dışarı çıkan ilk bizdik abimle. (Annemler bile çıkmamış henüz). Toz bulutu gitmeye başlayınca çığlıklar, ağlamalar başladı. O anları ömrüm boyunca unutamayacağım sanırım. ilkokul arkadaşımın enkazdan çıkıp, sakat kalması, Diğer bir arkadaşımın 5 yaşındaki kardeşi ile babaannesinin ölümü gibi şeyler yeterince insanın canını sıkıyor iken bir de Tüpraş çıktı başımıza

Köfrez'de durum biraz daha vahimdi. Yıkılan evler, enkaz altında kalarların yanı sıra bir de Tüpraş'ın bir bacasının devrilmesi sebebiyle 3 büyük yakıt tankında çıkan yangın vurdu asıl.
Sabah 11den sonra şehirdeki herkesin ayrılmasını istediler patlama ihtimaline karşı. Tüm yollar kilitlendi. Aracı olmayanlar yastık yorganı sırtına alıp dağa kaçtı. Biz de 12gibi toplandık köye gitti.
Akşam dönmek istediğimizde ise Jandarma şehre giriş izni vermedi. Evet enkaz altında o kadar insan varken, kurtarılmayı beklerken bir de hayalet şehre dönüştü Körfez ilçesi. Şehirden çıkmayan çok az sayıda vatandaş ve fink atan hırsızlardan başka kimseler yoktu.
3 gün sonra yangın söndükten sonra gittik biz. Ceset kokusu her yerde, artık kurtarılan yok, sadece ölüler çıkarılıyor ve yıkıntılara kireç sıkılıyor salgın hastalıklara karşı.

6. gün döndük. Evin biraz açığında kendi tatil çadırımızda kalıyoruz. Tüm mahalle boş alanlara ya çadır kurmuş ya da tahtandan muşambadan derme çatma bir baraka yapmış. Sanırım geçirdiğimiz en zor haftalardı.

Bu arada bazı insanların ne kadar iğrenç yaratıklar da olduğunu da o yaşta öğrenmiş oldum. Bir insan var evi yıkılmış. Aynı apartmandaki amcası, kardeşi, ninesi ölmüş, yapılan yardımlara tenezzül etmiyor. bende var ihtiyacı olana verin diyor, başka bir yaratık ise yardım kamyonlarını yağmalıyor.

Yılda en az 2 kere hala ve hala rüyamda deprem olduğunu farklı senaryolarla görüyorum. Bazısınnda oturduğum ev yıkılıyor bazısında yıkılmıyor. Demekki hala deprem korkusunu atlatamamışım. Eminim birebir yaşayanların bir çoğu atlatamamıştır.

Özet olarak zor günlerdi. Ama ders alındığını hiç görmüyorum maalesef. Kocaeli bölgesinde yaşananları görmezden gelenler, olası istanbul depreminde ne yapacak merak ediyorum.