bugün
- bir şarkı sözü der ki9
- mert hakan yandaş31
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı8
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz20
- karıya kıza doymuş erkek28
- ibrahim reisi13
- siz türkler şerefsizsiniz müslüman değilsiniz13
- erecto'nun trafik kazası geçirmesi13
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl17
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası39
- yozgatlı sevgiliyle yapılacaklar8
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı9
- galatasaray8
- türkiye cumhuriyeti islam devleti olarak kuruldu14
- hakemsiz galatasaray8
- icardi190522
- fulya öztürk8
- fenerbahçe büyüklüğü9
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması11
- anın görüntüsü22
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı111
- panathinaikos'un atatürk düşmanlığı9
- fenerbahçe taraftarı26
- jayden oosterwolde9
- dursun özbek9
- dokunmaya kıyamadan sevmek21
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz22
- bik bikinize ne dikersiniz13
- mühendis erkeklerin genel özellikleri8
- bik bik'in cinsiyeti16
- ruh varsa neden görünmüyor13
- aşık olmadan sevişmek17
- en çok yaşamak istenilen şehir11
- bik bik için diktiğim keten pantolon10
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur11
- erkolar kapatılsın15
- galatasaray'ın yaşaması muhtemel facia15
- fred'in gs orta sahasını kucağa alması14
- nurcuların fetöcü olduğu gerçeği10
- fenerbahçe13
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur12
- mauro icardi11
- manitayla yapılacaklar16
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması11
- alex de souza13
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı11
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor14
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi18
- travestilerin genelde kürt olması16
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz13
pek takip etmem kendisini ama şans eseri rast geldiğim 7 nisan yani bugün yayınlanan şu yazısını ayakta alkışlamışımdır. gerçi bunları yazan çokta karşı taraf yine aldırış etmiyor ya. basit bu kadar mı karmaşık yapılır? ihtiras, ben merkezcilik bu derece mi zirve yapar? neyse her şey olacağına varır. okuyun; yazı aşağıda !
--spoiler--
Şöyle bir hatırlayalım, Yargıtay Başsavcısı iktidar partisini mahkemeye verince neler oldu?
Aydın Doğan'ın adamları zil takıp oynamaya başladılar. "Hükümet yanlısı" basın da karşı yaygarayı kopardı.
TÜSiAD sustu.
Bunun üzerine "niçin susuyor" gibi eleştiriler başladı.
Bunun üzerine de TÜSiAD başkanı olan Aydın Doğan'ın kızı, kapatma davasına "yarım ağız" karşı çıktı. Çıkar gibi yaptı.
Sonra gene sustu.
Hanımefendinin gerek iş ve yatırım politikaları oluşturmada, gerekse genel politik meselelerdeki tavır alışlarında, babasıyla ve kocasıyla "istişarelerde" bulunup bulunmadığını bilemeyiz.
Dolayısıyla kendisini "babasına sordu" falan diye suçlayamayız. Koskoca TÜSiAD başkanı böyle şey yapar mı?
Ancak, "tırstığı" için suçlarız. Yüksek ve laik burjuvazinin, daha doğrusu "istanbul büyük sermayesinin" organı olan TÜSiAD, korkak davranmıştır. Tavır almakta geç kalmış, gelişmeleri beklemiş, neden sonra da yarım ağız bir eleştiriyle yetinip "sütre gerisine" çekilmiştir.
Hani sanki "maçı kimin kazanacağını bekler" gibi bir hali vardır!
Azıcık malumatfuruşluk edelim: Talleyrand'ı bilir misiniz, ünlü Fransız devlet adamı, daha doğrusu her devrin adamı...
1830 ihtilalinde, sokak çarpışmaları başlayınca, Talleyrand konağının penceresinden bakmış... (Paris gezginleri bilecekler: Rivoli Sokağı'nın, hani Benlux'ten ucuz parfüm aldığınız sokak var ya, onun en başındaki bina, Concorde Meydanı'na çıkarken.)
"Yaşasın, biz kazandık!" demiş. Sekreteri, "biz hangi taraf oluyoruz" diye sormuş.
Talleyrand, "onu," demiş, "çarpışmalar bitince söylerim!"
istanbul sermayesi, iş merkezlerinin pencerelerinden seyrederek, bürokrasihükümet çarpışmasının sonucunu bekliyor.
Kazanana "biat" etmek üzere...
Bu sınıf gerçekten bir burjuva sınıfı olsaydı zaten ne darbe olurdu bu memlekette ne yol kazası...
Karl Marx, 1840'lı yıllarda ingiltere ve Fransa'ya bakmış bakmış, "günümüzde," demiş, "iktidarlar burjuvazinin işlerini halleden birer komisyona dönüştüler" ...
Bizde ya bürokrasi sultasını sürdürmekle yükümlü komisyonlardır (şu meşhur ara dönemler, 1960, 1971, 1980), ya da halkın derin tepkisini yansıtan ve kafa göz yaran bir çeşit "devrim konseyleri" ... (1950, 1965, 1983, 2002 halk devrimleri)... Biri gelir, biri gider...
Bu kavgada Türk burjuvası seyircidir, çünkü burjuva değildir, yalnızca zengindir.
Ah hanımefendi ah, sizler iktidarda olsanız, sıkı mı sizin hükümetinizi mahkemeye versinler? Muhterem pederiniz de alt tarafı bir inşaat ruhsatı alabilmek için memleketi bu kadar vahşice gersin, değil mi efendim?
Bu ülkede doğru dürüst, akılcı kapitalist, çağdaş, özgürlükçü, liberal bir burjuva sınıfı doğduğunu göremeden öleceğim, mezar taşıma öyle yazsınlar.
--spoiler--
--spoiler--
Şöyle bir hatırlayalım, Yargıtay Başsavcısı iktidar partisini mahkemeye verince neler oldu?
Aydın Doğan'ın adamları zil takıp oynamaya başladılar. "Hükümet yanlısı" basın da karşı yaygarayı kopardı.
TÜSiAD sustu.
Bunun üzerine "niçin susuyor" gibi eleştiriler başladı.
Bunun üzerine de TÜSiAD başkanı olan Aydın Doğan'ın kızı, kapatma davasına "yarım ağız" karşı çıktı. Çıkar gibi yaptı.
Sonra gene sustu.
Hanımefendinin gerek iş ve yatırım politikaları oluşturmada, gerekse genel politik meselelerdeki tavır alışlarında, babasıyla ve kocasıyla "istişarelerde" bulunup bulunmadığını bilemeyiz.
Dolayısıyla kendisini "babasına sordu" falan diye suçlayamayız. Koskoca TÜSiAD başkanı böyle şey yapar mı?
Ancak, "tırstığı" için suçlarız. Yüksek ve laik burjuvazinin, daha doğrusu "istanbul büyük sermayesinin" organı olan TÜSiAD, korkak davranmıştır. Tavır almakta geç kalmış, gelişmeleri beklemiş, neden sonra da yarım ağız bir eleştiriyle yetinip "sütre gerisine" çekilmiştir.
Hani sanki "maçı kimin kazanacağını bekler" gibi bir hali vardır!
Azıcık malumatfuruşluk edelim: Talleyrand'ı bilir misiniz, ünlü Fransız devlet adamı, daha doğrusu her devrin adamı...
1830 ihtilalinde, sokak çarpışmaları başlayınca, Talleyrand konağının penceresinden bakmış... (Paris gezginleri bilecekler: Rivoli Sokağı'nın, hani Benlux'ten ucuz parfüm aldığınız sokak var ya, onun en başındaki bina, Concorde Meydanı'na çıkarken.)
"Yaşasın, biz kazandık!" demiş. Sekreteri, "biz hangi taraf oluyoruz" diye sormuş.
Talleyrand, "onu," demiş, "çarpışmalar bitince söylerim!"
istanbul sermayesi, iş merkezlerinin pencerelerinden seyrederek, bürokrasihükümet çarpışmasının sonucunu bekliyor.
Kazanana "biat" etmek üzere...
Bu sınıf gerçekten bir burjuva sınıfı olsaydı zaten ne darbe olurdu bu memlekette ne yol kazası...
Karl Marx, 1840'lı yıllarda ingiltere ve Fransa'ya bakmış bakmış, "günümüzde," demiş, "iktidarlar burjuvazinin işlerini halleden birer komisyona dönüştüler" ...
Bizde ya bürokrasi sultasını sürdürmekle yükümlü komisyonlardır (şu meşhur ara dönemler, 1960, 1971, 1980), ya da halkın derin tepkisini yansıtan ve kafa göz yaran bir çeşit "devrim konseyleri" ... (1950, 1965, 1983, 2002 halk devrimleri)... Biri gelir, biri gider...
Bu kavgada Türk burjuvası seyircidir, çünkü burjuva değildir, yalnızca zengindir.
Ah hanımefendi ah, sizler iktidarda olsanız, sıkı mı sizin hükümetinizi mahkemeye versinler? Muhterem pederiniz de alt tarafı bir inşaat ruhsatı alabilmek için memleketi bu kadar vahşice gersin, değil mi efendim?
Bu ülkede doğru dürüst, akılcı kapitalist, çağdaş, özgürlükçü, liberal bir burjuva sınıfı doğduğunu göremeden öleceğim, mezar taşıma öyle yazsınlar.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar