bugün

yedi güzel adam

bir cahit zarifoğlu destanı. aynı zamanda 1973 yılında yayımlanmış şiir kitabı. sözlük formatı müsaade etmediği için ilk iki bölümü copy paste yapıyorum.

i.
bu insanlar dev midir
yatak görmemiş gövde midir

bir yara açar boyunlarında
kolkola durup bağırdıklarında

-ya kurbanın olam
dağlar önüme durmuş
ki dağlanam

çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
durdular ite çakala karşı yarin kapısında

1.

yedi adam biri bir gün
bir kan gördü
gereğini belledi
yari alsa koynuna
ayırmaz kanı yanından

beyaz haberlerim var kardeşlerim
-bir güzel ince gelin
kabartır göğsünü toz duman içinde
gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde
içerlerden bir taşlı tarladan
kaynayan nehrin gözünde
unutmuş gelin alınlığını
avuçları sıcacık yumulu beline dayalı
kalın bilekli badem topuklu
seyirtir o ince gelin
grevli'ler şifalar götürmek için

beyaz haberlerim var kardeşlerim
-gölgesiz meydanlara
aklı yağmalayanlara arasından
yayılırsa karanlık fısıltılar
ya da güzel dışlı yapa çiçekleri
muhtemel bir genç kızın
başına atılırsa

yedi adamdan biri
bir gün bir kan göreni
kabukları soyulmuş
taze devrilmiş bir ağaç gibi
çeker çıkarır kendi kadınlardan
fırlar yataklarından tatlı uykudan
çıplak çıkarır kendi kadınlarından
fırlar yataklarından tatlı uykudan
çıplak yalın ve güzel adaleli
o er alarak
seğirtir danseder gibi
-önce sağlam olmalı arkam
o ince gelin
belirir hemen ardında erin
1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi

gidiyor dansöz gibi
yere ve göğe açık avucunda o kan
o işlem onda güvercin ve sevap
onlarda en ağrımalı yara
ve yollanıyor o güvercin onlara
güvercin değişiyor gittikçe ondan
güvercin değişiyor vardıkça onlara
+ ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+
yedi adam artık bir kan göreni
varıyor dengede
kuğu gibi sarkıyor onlara
akıyor onlara
şiirler söylüyor ve mısralarında
işlek çelik kümeleri
ve kalkıyor her bir ulaşmasında
iki yanında sülüs ve yay gibi
bir vuruşta öldüren elleri
-karanfil serpercesine
bir kez daha vurdum ya allah diye açtığım yaralara

-güzelin düşmanı güzel olur
güzelin yari güzel olur

o varıyor tüm meydanlara
kanı okşayarak ve kabartarak

kanı okşa ve kabart
ve sonra sabah kahvaltısında
içinden geçirmekle varsın sofrana
çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin
tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı
gürbüz bir yumurta

ii.

yedi adam biri bir gün
bir aşk bir gün
gereğini belledi
ölüm girse koynuna
ayırmaz aşkı yanından

beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim

daha ne kadar saklanabilirdik seninle:
yaylalardan nasıl geçtik
çobanlara yetişemedik ama uzaktan
zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan
ne bilge sözler dinledik
sığındığımız
ve içinde saçlarımız göle girmiş ıslanan
o dev o kabul eden o sizin veren mağaralar
yine açık yine buyurlu
çekildi üstümüzden. -çalıların
bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere

güneşi tez gördük dağlarda
ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla
ilk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu
gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda

o gün gezdim seni ellerimle
söyledin: geniş vuruyor yüreğin

ülkeyi tez giden ayaklarımla varıyorum
kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan
yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi
serin ve ürpertici gövden
yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller
sana canı gönülden âşık oldum meleğim
kollarına gümüş bilezikler düşündüm
dostlar buldukça onlara
kalın kaşlarını övdüm
güzeldin
gövden gerilmiş devinmekteydi
bir tabloda gibi her bakmaya değişen
karanlık anlamlardan arınan yüzünle
hakkı verilmiş
zehirleri alınmış kazanlarda
demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın
ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak

işçi eğilir bükülür ve doğrulur
köylü bükülür doğrulur eğilirken
insan iyi maden kuyumcuda

güzeldin / gövden
yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara
ağaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca
işte davetliydin
acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi
gelip acı sözlerin için
bir çekmece koydun yaralarımıza

ve ellerin uçuşan yapraklar gibi
birden
nasıl yalnız olduğumuzu anladım
kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan

susuyor sessizce
aşkla ilerliyorum
milletim bileniyorum
devirmeye
devirmeye safrası beynimi üleşen
elleri karımın üstünde birleşenleri

bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim
/sanatsever halkımıza duyurulur/
aklım eski izlerde şimdi
iz demek
bir geniş
bir kendine dönük bir en ileriye
yol demek

usulca kalkıp gedene: dur
ki çevrileceksin

toydun cesurdun
gençtin atıldın
bilmezdin atıldın
kabuğu oydun oydun
kabukta kaldın

sis iner örter mermeri
ağacı binayı

sis kalkar kalkmaz
görünür mermer
ağaç ve dev
bu kadınlar dev midir
yatak özlemez gövde midir
gül açar boyunlarında
kolkola durup bağırdıklarında
bomba düşmüş gibi deprenir toprak
konuştuklarında

-yar kurbanın olan
dola yaşmağını bileğime
ki düşmanı güzel vuram

çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
durdular ite çakala karşı yarin kapısında