bugün

geyikli gece

ikinci Yeni Akımı, Türk şiirinde farklı imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akım olmasının yanı sıra bu akımda konu anlamında bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlenmiştir. ikinci Yeni Şairleri, bu akıma özgü şiirlerde hayal gücü ve duyguya ağırlık vermiştir. Söylemek istenenler soyut bir dille anlatılmıştır. Şair, vermek istediği duyguyu anlatmaktan ziyade hissettirme amacı gütmüştür.
Turgut Uyar’ın kendi hayatından da ilham alarak yazdığı “Geyikli Gece” şiirinde, ikinci Yeni Akımı’nın özelliklerini gözlemlemek mümkündür. “Geyikli Gece” şiiri daha başlığından soyut bir anlayışla okurun karşısına çıkar. Turgut Uyar’ın imgeleminde Geyikli Gece, gerçek hayattan kurtuluşunu sağladığı mekanın adıdır. Bununla beraber Geyikli Gece, şiirdeki üç temel meseleden biridir. Diğer ikisi mesele ise birey ve kenttir. Kent, şairin gerçek dünyada yaşadığı, bütün duyularıyla algıladığı mekan olarak karşımıza çıkar. Ancak şair bu mekandan hoşnut değildir. Kent gerçekliği, bireyin huzursuzluğunun kaynağıdır. Geyikli Gece ile sembolize edilen tabiat, şairin zihninde oluşturduğu hayali mekanın kendisidir. Birey, kentleşmenin bir sonucu olarak kalabalıklar içinde yalnız kalmış, özünden her geçen gün daha da uzaklaşan, insani vasıflarını kent hayatıyla verdiği savaş sürecinde yavaşça yitirmeye başlayıp hem kendine hem de topluma yabancılaşmış bir varlık olarak tasvir edilmiştir. Bu insanın yapay, sonradan görmüş, samimiyetsiz bir “modern insan” güruhu olan kent toplumu içinde hayatta kalma mücadelesi şiirde “Her şey naylondandı o kadar” sözüyle ifade edilmiştir. Naylon, şiirde bu yeni düzenin ve bu düzenin yarattığı insan tipinin yapaylığını sembolize etmektedir. Şiirde “Ama geyikli geceyi bulmadan önce/ Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk” dizeleriyle Geyikli Gece ismiyle kurgulanan mekanın bir hayvan ismi, gecenin sessizliği ve arınmışlığıyla bağdaştırılması bu mekanın tabiatta bir kurtuluş noktası olduğunu göstermektedir. “Bir yandan toprağı sürdük/ Bir yandan kaybolduk/ Glâdyatörlerden ve dişlilerden/ Ve büyük şehirlerden/ Gizleyerek yahut döğüşerek /Geyikli geceyi kurtardık” dizelerinde şair, kent hayatına uyum sağlayamayanları belli bir grup olarak düşündüğü için “biz” demektedir. Kent yaşamına yabancılaşan bu insanlar, yine kentin içinde yaşamaktadırlar; fakat onların asıl özlemi Geyikli Gece‟ye ulaşmaktır. Bu umut ile girilen mücadeleden söz edilmiştir.
Turgut Uyar, köyden kente göçlerin revaçta olduğu bir dönemde kaleme aldığı “Geyikli Gece” şiirinde hem bireysel tecrübelerini hem de toplumun geçirdiği sosyolojik evrimi yazınında işlemiş ve bunu şiirine soyut kavramlar yedirerek gerçekleştirmiştir. Bireyin hem kendine hem de içinde yaşadığı topluma yabancılaşma ve bu yabancılaşmanın neticesinde iç dünyasında geçirdiği sancılarla Geyikli Gece’nin verdiği kurtulabilme umudundan güç alarak verdiği mücadeleyi ikinci Yeni Akımı bağlamında yazıya dökmüştür.