bugün

hannibal

ilk sezona efsane olmak için başlayan, ikinci sezonda efsane olan,tam oldum derken üçüncü sezonla fena sıçan dizidir.

final için diyecek bir şey bulamıyorum. bazı körler methiyeler düzmüş ama köre de itibar etmemek lazım sonuçta. dizinin finali resmen aceleye getirilmiş,kolaya kaçılmış.

dizinin başından beri sıkıldığım şeyleri de söylemem lazım.

-ucu sonsuza kadar açık diyaloglar: ya arkadaş hannibal serisi psikolojik ve felsefik bir seri anladık, biliyoruz ama bir dizide bu kadar ucu açık diyalog olur mu ya? her diyalog felsefik, her diyalog psikolojik derinlikte olmak zorunda mı? belirli karakterleri anladık ama en zeki adam olan hannibal dan, dizide bir sike yaramayan en yan karakterine kadar herkes filozof amına koyim. bu durum başta zevkli gibi gelse de, sonra inanılmaz bayıyor. o kadar ucu açık felsefik konuşma olunca senaristler de götü toplayamıyor, illa ki havada kalan şeyler oluşuyor.

-red dragon karakteri: bu karakter özel olarak dizinin suçu değil, hannibal serisinin genel sorunu. bu karakter pişmiş aşa su katmak gibi; olmuyor, oturmuyor ne filme ne diziye... sırf seri uzasın diye eklenmiş imajı veriyor.

-nedeni belli olmayan sahneler: özellikle son sezonda karşımıza çıkan sorun. yeni karakterlerin de diziye dahil olmasıyla, dizi final yapacağından mı nedir bazı olayların nedeni ya belli olmadı ya da çok iyi anlatılamadı.

-Freddie Lounds kaşarının yerine Frederick Chilton un yakılması: orjinalden çıkılarak lounds un yerine chilton un yakılması olmadı... orjinaline bağlı kalınıp lounds yakılsaydı, onun yanarken eriyen yağları gibi seyircinin de içinin yağları eriyecekti. zira seven birine rastlamadım kaşarı...

-Du Maurier in inanılmaz rahatsız edici konuşma tarzı: bu karakter ilk iki sezondaki kalitenin içine tek başına sıçabilen tek şey olabilir. o kadar mı ağır, o kadar mı uyuz bir konuşma tarzı... allah ım aklıma geldikçe hannibal olup doğrayasım geliyor. senin oyunculuğunu, konuşma tarzını sikeyim!