bugün

üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler

okulların isimlerine aldanmayın. son yıllarda o kadar çok şey değişti ki türkiyede... eskinin marka okulları, marka bölümleri artık resmen boşaldı, anlamlarını kaybetti. bir okula gitmeye karar vermeden önce mutlaka hakkında bilgi alın. istediğiniz bölümdeki hocaların cvlerini tarayın. anadolu üniversitelerini seyyah gibi gezerek profluk alan hocalara pek aldanmayın. artık türkiyede arkası sağlam olan adamlar rahatlıkla prof oluyorlar. özellikle sosyal bilimlerde okuyacak olanlar buna çok dikkat etsinler. iyi hocaların olmadığı bir okulda iisbf okumak, hukuk okumak, tarih falan okumak size pek bir şey kazandırmaz.

seveceğiniz bölümlere gitmeye çalışın. ama tutup da "haa ben tarih okumayı seviyorum, ilber hocanın hastasıyım, o zaman tarih okuyayım" demeyin sakın. iyi bir tarihçi olabilmek için ilber ortaylı okumak yetmez. kadim dilleri (özellikle üzerine yoğunlaşacağın alanda sana yardımcı olacak dilleri) iyi öğrenmen gerekir. bunu örnek olarak söylüyorum, tarihçi arkadaşlar bu konuda daha ayrıntılı bilgiler verebilirler tabi. siyaset bilimi için konuşacak olursam, sakın ola ki "aa ben bu kılıçdaroğlu, erdoğan kavgalarını çok seviyorum. parti muhabbetlerini seviyorum, o zaman kesin bu bölüme gitmeliyim" demeyin. allah aşkına şu bölümün kalitesini de düşürmeyin! bu bölümde kılıçdaroğlu-erdoğan tartışması yapmıyoruz arkadaşlar. felsefe okuyoruz, sosyal psikoloji okuyoruz, sosyoloji, hukuk, iktisat dersleri alıyoruz falan ama "kılıçdaroğlu vs erdoğan" tarzı derslerimiz yok. gelecekseniz ona göre gelin.

okul okuyoruz diye kendinizi kandırmayın. türkiyede bırakın üniversiteyi, meslek yüksek okulu bile olamayacak kalibredeki yerlere üniversite belgesi veriliyor. ondan sonra da sürüsüyle diplomalı işsiz mezun oluyor oralardan. üniversite, lise gibi bir yer değil. belli bir müfredat var, onu ister evinde öğren, ister okulda diye bir şey yok. gaziosmanpaşa üniversitesinde mekatronik mühendisliği okunmaz arkadaş. boşuna kendinizi kandırmayın. onun yerine ya adam gibi bir okul tutturmaya bakın, ya başka bir bölümü hedefleyin, ya da başka seçenekleri aklınızda bulundurun. illa herkes üniversite okumak zorunda diye bir şey de yok. askeri okula gidip çok güzel maaşla çalışıp, çok da prestijli yerlere gelen arkadaşlarım var, hayatlarından da gayet memnunlar. kıytırık bir üniversiteye gidip, orada çevre edinip, kendi işini (cafe restaurant olur, başka şeyler olur) kuranlar da var. kendinizi iki üç seçenekle sınırlandırmayın. ama şunu bilin ki türkiyede gerçekten üniversite adını hak eden okulların sayısı onu,on beşi pek geçmez. onların da her bölümü iyidir diye bir şey yok. tekrar söylüyorum, okul çok önemli.

gideceğiniz okulun sizin istediğiniz alanlarda size bir şeyler katacağından emin olun. kütüphane önemli, spor salonları vs önemli, bulunduğu şehir çok ama çok önemli. yozgatta siyaset okumanın fazla bir anlamı yok. çünkü her şeyden önce yozgat vs gibi şehirlerde siyaset öğretmenin, çalışmanın bir anlamı yok. gerçekten bir şeyler yapmak, ciddi araştırmalar yapmak isteyen iyi bir hocanın yozgatta ne işi olur? ne çalışacaksın yozgatta? göç mü çalışacaksın? gender politics mi çalışacaksın? globalleşme mi çalışacaksın? öte yandan üniversiteden arta kalan zamanlarında ne yapacaksın? yozgattaki seminerlere mi katılacaksın? tiyatroya mı gideceksin? falanca ülkenin büyük eliçiliğinde verilen bir yemeğe mi davet ettireceksin kendini? yoksa kahvehaneye gidip tavla mı atacaksın, okey mi oynayacaksın?

öss yorucu bir maratondu, artık bir an önce tercihimi yapıp tatile çıkmak istiyorum demeyin. şunu unutmayın ki öss, bundan sonra hayatınızda çok da önemli bir yer kaplamayacak olan, çok fazla anlamı da olmayan, saçma sapan bir sınav. iki defa össye girip ikisinde de ilk 5 bine girmiş birisi olarak söylüyorum bunu. ilk yüze giren arkadaşlarım da aynı şeyi söylüyorlar. össnin tüm amacı, öğrencileri kapasitelerine göre sıralandırıp adil bir şekilde tercih yapmalarını sağlamak. yani asıl önemli kısım şimdi başlıyor sizin için. isterseniz ilk yüze girmiş olun. doğru tercih yapamazsanız, 10 bininci sıradaki arkadaşlarınızdan daha verimli bir üniversite hayatı geçireceğinizin garantisi yoktur. sevmediğiniz bir bölümde, okulu uzata uzata hayattan bıkabilirsiniz. ya da iki sene sonra başka bir okula/bölüme geçmek zorunda kalabilirsiniz. neyse ki artık bu geçişleri yapmak eskiye oranla daha kolay. ama siz işinizi şansa bırakmayın. istediğiniz veya seveceğiniz bir okulu ve bölümü yazmaya gayret edin. sevmeyeceğiniz yerleri kesinlikle yazmayın.

son olarak, genelleme yapmak istemem ama tercih yaparken birinci sınıf öğrencilerinden pek fazla tüyo almaya kalkışmayın. üniversite hayatına yeni adım atmış olmanın verdiği heyecanla fazla uçuk bilgiler verebiliyorlar. ya da okulda istediği ortamı bulamıyor ve bu sefer de başlıyor bok atmaya. yani verdikleri bilgiler çok doğru olmayabiliyor. elbette herkes için geçerli değil bu, ama yine de böyle bir evre var üniversite hayatında ve çoğumuz bu evreden geçiyoruz. dikkatli olun sadece.

ben dahil hiç kimsenin verdiği bilgiyi kesin doğru olarak almayın. uzmanlarınkini bile. herkesin kendi doğruları yanlışları var. sen çok paragöz birisisindir ve hiç sevmediğin halde tıp okuyup güzel para kazanıp mutlu olabilirsin. ya da bütün amacın karı kız düşürmektir, ya da uygun bir koca bulmaktır. gidersin sütçü imama, hayatının aşkını bulursun, iyi kötü de iş bulursun ve acayip mutlu olursun. kim bilir? biraz da kısmet yani.