ben bu yazıyı sana yazdım

duruyorsun orada. taksiyle on dakika, dolmuş olsa bu saatte yarım saatlik uzaklıkta. şimdi kalkıp gelsem, dayansam kapına? ama önce bi durup düşünmem gerek bakma öyle nolur suratıma.

dizlerim kan içinde on yaşımdan beri. binemediğim bisikletler, yürüyemediğim yollar ve beni kıçımın üstüne bırakıp giden adamlar yüzünden. sen ilk değilsin yani koy o vicdanı yerine, harcama lütfen boşuna.

ne zaman baba diye seslenmeyi özlesem aklıma kanayan dizlerim gelir, düştüğüm her taş bankın üstünden beni kaldırsın diye ağlardım ve ben ne zaman seslensem ona, gelirdi koşa koşa. ta ki gelene kadar aralığın altısına. gitti, ertesinde doğum günümün, doğum günü pastam bile bitmemişken daha. o gün dizlerimin üstüne bir kez düştüm ve dizlerim ağladı tüm gözyaşlarının inadına.

sen. bunların hiçbirinden haberin dahi yok. duruyorsun orada. dizlerimi kanattığından, dizlerimi kanatan kaçıncı adam olduğundan haberin yok. senin de toz pembe hayatında benim kanayan dizlerime yer yok, biliyorum.

"sen benim neler çektiğimi bilsen
bunu bilmekten ölürdün.."