bugün

football manager 2015

sıradışı bir simülatör.

tanım manım işte. kısacık ömrümdeki olağandışı kariyerimi devam ettiriyorum. şimdi size özetle kariyerimi anlatıyorum.

2014-2015 sezonu eskişehirspor
daha önceden editleyip 7+5 yaptığım yabancı kuralıyla takıma donattığım serbest oyuncularla ilk sezon hem para kastım hemde über ötesi cristian eriksen taktiği ile ligi averaj ile 6. bitirdik. kupadan ikinci maçta elendiğimiz için avrupaya gidemedik bu yüzden dardanelspor ile maç yaparak avrupa hasretimizi sonlandırdık.

2015-2016 sezonu eskişehirspor
kariyer basamaklarını koşa koşa çıkarken yeni sezonda serbestten aldığımız futbolcuları kasımpaşadır, fenerbahçedir artık para babalarına yüksek meblağlara satabiliyor (6-7 m dolar gibi) artık biz de bonservisli futbolcular alabiliyorduk. geçtiğimiz sezon kötü performans gösteren luciano vietto'yu 3 milyon gibi bir ücrete aldıktan sonra bu sezon dahilinde 27 lig maçında 25 gol atması, erkan zengin'in sol kanattan içe kat edip 12 gol 22 asist ile oynaması ise bize sadece 5.lik vermiş ama kupa galibiyeti ile hem avrupa vizesi çıkmıştı hem de kariyerimdeki ilk kupamı kaldırmıştım.

2016-2017 sezonu (şubat ayına kadar) eskişehirspor
avrupaya gitmenin verdiği ve kasada duran 20m transfer 12m maaş bütçesi içimi rahatlatıyorken takımıma moreno adlı bir stoper, perin adlı kaleciyi katmıştım. perin ismini pes 2013'ten hatırlamış olmamla, 3m gibi bir ücrete almama şok olmuştum çünkü adam italyada milli kaleci idi. bu şoku atlattıktan hemen sonra avrupa ligi grupları çekilişini izlemeye gittim ki gitmez olaydım. grubumda fiorentina, club brugge ve porto vardı. club brugge'un üstünde -12 averaj ile (brugge'a toplamda 6 gol atmama rağmen) grubu 3. bitirip avrupadan jet uçakla döndük. tam adımımı tesise attım ki karşımda real madrid sözcüsü duruyordu ve bana, okumadan imzala ortalığın anasını gibecez diyordu. hayır dedim, ben o takıma gelmem.
gitmedim. aradan 2 hafta geçtikten sonra internazionale milano geldi, nedendir bilinmez, ligde 12. olduklarından mıdır, gittim.

2016- 2017 sezonu (şubat sonrası) inter
intere geldim ve şööyle bir takıma baktım. en değerlisi 7m dolar para eden, en genci 29 yaşında bir herif olan takımı keşke araştırmadan gelmeseydim diye ahlar vahlarla şok oldum. başkanın sözleşme öncesi mülakatta bana neden para mevzularını açmadığını, her transfer sembolüne tıklayışımda -28 milyon dolar yazısı ile anlıyordum. niyetliydim, bu takımda durmayacağım. zaten tutmadılar. 4 maçın sonunda en iyi taktiklerimi kullanmama rağmen hem şampiyonlar liginden hem italya kupasından elenmiş, ligde de 15.liğe düşmüştüm. başkan görüşmek istedi, ben de tazminata gerek yok deyip istifa ettim ve sezon sonuna kadar kulüp bulmaya çalıştım.

2017-2018 sezonu (ben de takip edemedim tam hangi takım)
bana yeşil ışık yakan galatasaray'a selam çaktım ve gittim. 2 hafta dayanamadan istifa ettim çünkü başkan her boka karışan bir adamdı. sandım ki aziz yıldırım adını falan değiştirmiş. bu istifamın en temel nedeni sneijder ile daha ilk toplantıda kavga etmem ve bütün futbolcuların bana sırtını dönmesi. ikinci sebep ise ligi 6. bitirmişken ve yetersiz bir kadro varken hem para vermeyip hem de en az şampiyonluk isteyen bir takıma katlanamazdım. istifamı bastım.
basmaz olaydım ki temmuz ayından ağustos'un sonuna kadar kendime takım bulamadım. ardından bana tek teklif gönderen bergama bld spor'a geçtim. evet 2. lig kırmızı gruba gittim italyan fatihi olarak. ve orada aldığım başarılı 4 maç sonucunda karşıyaka beni çağırdı. ne oluyor dememe kalmadan yolum ptt 1. lige çıktı. bir sezonda tüm liglerde takım çalıştırma ünvanı kazanadurayım karşıyakada maç kazanamadım. ardından kovuldum.
kasım ayına geldiğimde kapımda bir italyan yatıyordu. açtım kapıyı "abi taşşağını yiyim gel kurtar" dedi. tamam dedim ve yolum tekrar italya'ya bu sefer lazio'ya düştü.
ilk sezon takımı 19.luktan alıp 7. yaptım ve bana taptılar resmen.

2018-2019 sezonu lazio
ligi 7. bitirmenin vermiş olduğu göt kalkıklığı ile "şampiyonlar ligi banko" dememin de götlüğü ile bana para akıtan yönetimin parasını rahatlıkla çarçur ediyordum. nasılsa dikiş tutturur iyi paralar kazanırız sanıyordum. eylül ve ekim ayında bırakın galibiyeti beraberlik bile göremezken atabildiğimiz 2 golün buruk sevinci na şuramda bir kıvılcım yakıyordu. yetmezmiş gibi elimde olan tek forvetin 6 ay sahalardan uzak kalması kalbimi acıtıyor, her maça yılmaz vural gibi başlıyordum. sezonun mart ayında yönetimden 4. ultimatomu yedikten hemen sonra kovulmam ise ligde neden 20.'yiz, durumu özetliyordu.

2019 yazı ve 2019-2020 sezonu
artık menejerliğimin geliştiğini, olgunlaştığımı ben de fark etmiştim. ispanya ve ingiltere'nin milli takım koltukları boştayken ben sadece ispanya'ya yönelmiştim ve artık bir milli takımın menejeriydim. derkennn. lazio'da sürekli beşiktaş ile ilgilendiğim için ultimatom yemiştim ve ardından kovulmuştum. bi baktım beşiktaşta menejer falan yok. mehmet özdilek kovulmuş ve beşiktaş bir önceki sezonu 10. kapatmıştı. tam ersun yanal'a teklif götürüyorlardı ki ersun'un önünden kağıtları aldım adımı yazdım imzamı attım. artık ben bir beşiktaş menejeri olduğumdan "bikerim ispanyasını karılar güzelmiş" deyip milli takımdan ayrıldım. ilk maçım ligin ortalarına denk geldi ispanyada çok yattığımdan beşiktaşla zaten şubat ayında anlaşmıştık. mart ayında galatasaray'ı 3-0 yenmiş olmak ise başkanı ve taraftarı sevindirdi. takımın 5 yıl evvelki kadroya fazla dokunmaması ve kasasının 30m dolar kadar dolu olması beni mutlu etti. kostas mitroglu'nu da almayı düşünüyoruz bu arada, eskişehir'de oynuyor kendileri, beni sever.

ilerleyen zamanlarda devamı gelecek yazının özetlenmiş hali. özetlenmeden tam anlamıyla yaşadığım ve her gün yazdığım yazı ise yaza doğru anlaştığım bir blogda yayınlanacak türkçe olarak. ingilizcesi de olacak efendim saygılar.