bugün

babanın elinde kemer görmek

Sene 2005, yaş 9.
Peder bey ve arkadaşlarıyla Mudanya kayalıklarına balık tutmaya gitmiştik. O gece küçük bendeniz çocukluk travması yaşayacağından bi haber götünün altına sıkıştırdığı oltanın şamandırasındaki fosfora bakmaktan bitap düşmüş halde oturuyordum. Babam kayalıklarda biraz ilerleyip malum işi yapmak için desturunu aldı, ayakları omuz genişliğine getirdi. Ben de nedense meraklı gözlerle takipteyim onu. Bir ara gözüm benim fosfora kaydı. Ardından tekrar kafayı çevirip baktığımda hayatımda gördüğüm en büyük 'pipi' tam karşımda duruyordu. Yok lan desem de içimde kendi kendime oradaydı işte. Akıl durgunluğu yaşıyordum. Daha yeni öğrendiğim "çocuk nasıl yapılır?" Sorusunun cevabı ile ilişkilendi birden bu durum. Oltayı falan fırlatıp anne diye ağlamaya başladım. Herkes bi anda başıma toplandı sözlük. Utandım bir iki diyemedim, en sonunda söyledim tabi: "Babamın pipisi kocaman anneme yazık!"
Babam büyük utanç içerisinde, arkadaşları yarılmaktan suya düşmek üzre aklı selim bi konuşma vakti geliyordu tabi ve geldi. Öyle olmadığı, onun "kemer" diye bir şey olduğunu öğrendim. Fakat iş işten geçmiş nesilde nesle aktarmalık bir dalga muhabbeti oluşmuştu.
Diyeceğim o ki sözlük, bazen babanın elinde kemer görmek, görmemekten iyidir.