bugün
- unutulan ünlüler9
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı22
- fazla bilinmeyen harika şeyler8
- ismail kartal13
- ankarayı öven tip18
- mert hakan yandaş27
- rusların en iyi olduğu şeyler26
- anın görüntüsü11
- manyak olmaya karar verdim10
- sokak köpeklerini isteyen evinde baksın8
- galatasaray15
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması15
- sokak hayvanları uyutulacak29
- age of empires'in üstüne oyun var mı9
- kaza yerinin tespiti iran ihası tarafından yapıldı8
- bugün üike olarak resmi yastayız13
- şeriat ülkesinde bir kadın nasıl öldürülür8
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl20
- türk kızları neden gülümsemiyor9
- icardi190536
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak12
- fenerbahçe büyüklüğü11
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı14
- bir şarkı sözü der ki12
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi14
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz17
- icardi1905'i silip atmak20
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı15
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- sevgilinin kız arkadaş lobisi10
- escort ile evlenmek11
- şişmanlar ölünce nereye gider9
- ellerim bos gonlum hos10
- karınızla gratise gider misiniz10
- kilo almak için bik bikle evlenmek11
- alex de souza vs fred10
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması16
- iran'ın depremde yas ilan etmemesi9
- dondurma yalarken erkeklerin sürekli bakması8
- jayden oosterwolde11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması17
- karınız olsa döver misiniz9
- fenerbahçe15
- yeşil gözlü erkek olmak10
- hani u19 gelecekti ühühühühühühü10
- fulya öztürk9
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası34
- maldivlere gitmek varken eminönü nde takılan martı10
Hakan Günday'ın felsefe ile fiziği müthiş bir şekilde harmanladığı kitap. bu sefer Asil isminde tek bir karakteri ele alıyor. sıradan olmayan, fazlasıyla çizginin dışında bir karakter. Bir gözü yeşil, diğeri mavi. Yaradılıştan gelen bir tuhaflığa sahip. Bakışları ve gözlerinin renginin farklı oluşu onun insanlarla kurduğu ilişkileri etkiliyor, bu ayrıntı kitabın konusundan bağımsız olsa da birkaç yerde değiniliyor. Yazar, Asil'e dışarıdan bakan bir insan olarak onu aptal olarak tanımlıyor. Ve onu çizginin dışına iten ilk sebebin aptallığı olduğunu söylüyor.
Hakan Günday'ın yazdıklarına göre onu aptal yapan, gündelik işlere karşı olan yeteneksizliği. Başka bir deyişle pratik zekadan yoksun oluşu. Pratikliğin her şeyden önemli olduğu bir dünya'da kafasının teorilerle dolu oluşu. Biri ondan su istediğinde bile işi beceremiyor. Çünkü o birine su doldurmak isterken bardakların önünde durup, ''acaba hangi bardağı tercih eder'' diye düşünüyor. ilk tercihini yaptıktan sonra ''ılık mı ister soğuk mu'' sorusuna cevap arıyor. Kafası olasılıklarla dolu. Balık kadar canlı ve karmakarışık zihni onu basit işleri yapamaz hale getiriyor. Kitap boyunca böyle bir karakterin kurduğu cümlelere tanık oluyorsunuz.
Uzun süren yalnızlık kişiyi toplum dışına iter. Böylece bu ''uzun süren yalnızlık'' ebedi boyuta erişir. Ebedi yalnızlığı tadan kişi bir süre sonra kendi doğrularını yaratmaya başlar. Tabi bu doğrular toplumun hali hazırda belirlenmiş doğrularıyla örtüşmeyince kişi kendi içinde hapsolur. Asil olur. Şizofren olur. Robinson Crusoe olur. Bir şizofreni suçlayamazsınız, çünkü onun dünyasında ahlak kuralları tamamen farklıdır. Bir balığı ''lütfen sigara içme!'' diye uyardığınızı düşünün. Böyle bir ebedi yalnızlığın çemberinden geçmiş bir karakter Asil.
--spoiler--
''Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü tanrı'nın tanrı'sı yok! Biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık tanrı'ya mahsus. Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü tanrı ne asil ne de adil olmak zorunda. Benim gibi.''
--spoiler--
--spoiler--
''Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir. Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir. ''
--spoiler--
insanlar aynadakine aldanarak sahip oldukları zihni esgeçiyorlar. Ve biz tamamen aynalara odaklanmış bir dünya'da yaşıyoruz. Gelişen Dünya insanlara zihinlerini unutturup, onları tamamen aynalara bağımlı hale getiriyor. Asil ''düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.'' kuralını ortaya atarak eylemsizliği övüyor. Dış dünya'nın (aynadaki görüntünün) tamamen halisünasyondan ibaret olduğunu ve aslolan hayatın zihinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ve bu iddiayı ortaya atıp hayatını buna göre yaşamak isteyen birinin, toplum tarafından engellendiğini görüyorsunuz. içindeki beni keşfetmeye çalışan kişinin asla rahat bırakılmadığını farkediyorsunuz. Böyle bir arayış içerisinde olan kişi hasta olarak etiketleniyor. Aslında bu eylemsizlik üzerinden evreni kötüleyişe kitapta birkaç defa değiniliyor. Güneş ışıklarının dünya'ya 8 dakika içerisinde ulaşması ve Güneş'e baktığımızda onun 8 dakika öncesini görüyor olmamız, doğanın bile bize yalan söylediğini kanıtlıyor. Yaptığımızı sandığımız şeylerin aslında yalnızca kenarından geçtiğimizi gözler önüne seriyor. Bu kuralla Asil, insanın ne kadar sınırlı ve yalnız olduğunu farkediyor. Bu nedenle insanlığı reddedip tamamen içindeki ben'e odaklanıyor.
Hakan Günday bu kitapta tek işinin edebiyat olmadığını, hakkını vererek felsefe de yapabildiğini göstermiş. Ayrıca Asil'in biri mavi, diğeri yeşil gözleriyle (bkz: David Bowie)'ye gönderme yapılıyor. Diğer kitaplarından farklı olarak Azil, türlü kelime oyunları ve cambazlıklarla dolu. Son olarak Asil'in kitaplarını bastırırken kullandığı isimlerin oluşturduğu o cümleyi paylaşmak istiyorum.
''Asil yaşayan, Adil Ölmez.''
Hakan Günday'ın yazdıklarına göre onu aptal yapan, gündelik işlere karşı olan yeteneksizliği. Başka bir deyişle pratik zekadan yoksun oluşu. Pratikliğin her şeyden önemli olduğu bir dünya'da kafasının teorilerle dolu oluşu. Biri ondan su istediğinde bile işi beceremiyor. Çünkü o birine su doldurmak isterken bardakların önünde durup, ''acaba hangi bardağı tercih eder'' diye düşünüyor. ilk tercihini yaptıktan sonra ''ılık mı ister soğuk mu'' sorusuna cevap arıyor. Kafası olasılıklarla dolu. Balık kadar canlı ve karmakarışık zihni onu basit işleri yapamaz hale getiriyor. Kitap boyunca böyle bir karakterin kurduğu cümlelere tanık oluyorsunuz.
Uzun süren yalnızlık kişiyi toplum dışına iter. Böylece bu ''uzun süren yalnızlık'' ebedi boyuta erişir. Ebedi yalnızlığı tadan kişi bir süre sonra kendi doğrularını yaratmaya başlar. Tabi bu doğrular toplumun hali hazırda belirlenmiş doğrularıyla örtüşmeyince kişi kendi içinde hapsolur. Asil olur. Şizofren olur. Robinson Crusoe olur. Bir şizofreni suçlayamazsınız, çünkü onun dünyasında ahlak kuralları tamamen farklıdır. Bir balığı ''lütfen sigara içme!'' diye uyardığınızı düşünün. Böyle bir ebedi yalnızlığın çemberinden geçmiş bir karakter Asil.
--spoiler--
''Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü tanrı'nın tanrı'sı yok! Biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık tanrı'ya mahsus. Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü tanrı ne asil ne de adil olmak zorunda. Benim gibi.''
--spoiler--
--spoiler--
''Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir. Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir. ''
--spoiler--
insanlar aynadakine aldanarak sahip oldukları zihni esgeçiyorlar. Ve biz tamamen aynalara odaklanmış bir dünya'da yaşıyoruz. Gelişen Dünya insanlara zihinlerini unutturup, onları tamamen aynalara bağımlı hale getiriyor. Asil ''düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.'' kuralını ortaya atarak eylemsizliği övüyor. Dış dünya'nın (aynadaki görüntünün) tamamen halisünasyondan ibaret olduğunu ve aslolan hayatın zihinde gerçekleştiğini belirtiyor. Ve bu iddiayı ortaya atıp hayatını buna göre yaşamak isteyen birinin, toplum tarafından engellendiğini görüyorsunuz. içindeki beni keşfetmeye çalışan kişinin asla rahat bırakılmadığını farkediyorsunuz. Böyle bir arayış içerisinde olan kişi hasta olarak etiketleniyor. Aslında bu eylemsizlik üzerinden evreni kötüleyişe kitapta birkaç defa değiniliyor. Güneş ışıklarının dünya'ya 8 dakika içerisinde ulaşması ve Güneş'e baktığımızda onun 8 dakika öncesini görüyor olmamız, doğanın bile bize yalan söylediğini kanıtlıyor. Yaptığımızı sandığımız şeylerin aslında yalnızca kenarından geçtiğimizi gözler önüne seriyor. Bu kuralla Asil, insanın ne kadar sınırlı ve yalnız olduğunu farkediyor. Bu nedenle insanlığı reddedip tamamen içindeki ben'e odaklanıyor.
Hakan Günday bu kitapta tek işinin edebiyat olmadığını, hakkını vererek felsefe de yapabildiğini göstermiş. Ayrıca Asil'in biri mavi, diğeri yeşil gözleriyle (bkz: David Bowie)'ye gönderme yapılıyor. Diğer kitaplarından farklı olarak Azil, türlü kelime oyunları ve cambazlıklarla dolu. Son olarak Asil'in kitaplarını bastırırken kullandığı isimlerin oluşturduğu o cümleyi paylaşmak istiyorum.
''Asil yaşayan, Adil Ölmez.''
güncel Önemli Başlıklar