bugün

ecinniler

ıslak tuzlu ve şehvetli bir tat var ağzımda
sanki yağmurlu bir sonbahar günü sevişmiş
ve sonra yan yana uzanmış
tavana bakıyormuşuz gibi
hayattan ödünç alınmış bir an
gelip konuveriyor aklımın kenarına
sonu iyi biten masal kahramanları
kışşşşt diyecek gücüm bile yok
onca düş gezginlerine ,
hayalbaz kahramanlara
sana

sonra yağmurun altında ıslanmışız
ve ıslak elbiselerimizi alelacele çıkartmaya çalışıyor
ellerimiz birbirinin bedenine inadına değercesine
bi başka film karesi
(ah bu film kareleri!)
Kırmızı şarap gelmiş yetişmiş ıslak tenimize
biliyoruz ki tüm beyaz şarapların
ahı kalacak bu umursamazlıkta üzerimizde
kalsın varsın.

sonra tanıdık bizi içten içe titreten
şarkılar eşlik edecek gülümsemelerimize
ben kenarında öpücük olacağım
çehrenin gizemi peşinde
sen bir kelebek olacaksın belki
tüm güzelliğinle zamansız bir mevsimi
gölgeleyecek diyelim kanatların

ellerimiz birbirine kavuşmuş
hayaller kuracağız beyaz bir tavanda
izler arayacağız yaralarımıza tuzbiber
şefkat gelip sığınacak aramıza
gözlerimizde bir uyku ağırlığı
oysa dışarıda gökgürültüleri
sonbahar şimşekleri,
hayatlarımızın ecinni hikayeleri

O bile şaşıracak uykumuzda
hala öpüşebildiğimize,

ve kırmızı şarabın gözyaşları değil
bu yağmurun sesi
yıkayacak, yakacak, yanacak...

çoktan kül olmuş tenimizi.