bugün

kemoterapi

tıp dünyasında tartışmalı bir tedavi yöntemi olsa da kanser tedavisi için en yaygın kullanılan yöntemdir. bedeninize gerçek bir yıkım neymiş, onu gösterir ve bağışıklık sistemini çökertir. olmayan bağışıklık sisteminiz nedeniyle vazonun içindeki suda biriken bakterilere bile açık hale gelirsiniz. normalde hissetmeyeceğiniz bir masa kenarına çarpma hadisesi, kemoterapinin cildinizi hassas kılması sebebiyle çekilmez hale gelir ve morluklarla dolan bedeniniz depresyonunuzu arttırır. saçların ve vücut kıllarının dökülmesi her hastada yaşanmasa da, istisnasız her hastada bağışıklık sistemine ciddi hasar vermek gibi bir etkisi vardır.
bir hastane odasında gayet normal bir şekilde serum yolu ile vücudunuza alır ve üzerinden biraz zaman geçtikten sonra, hayatta normal yollarla çekemeyeceğiniz en berbat mide bulantısı ile başbaşa kalırsınız. midenizde bişey varsa- ki genelde bulantı buna izin vermez- siyaha dönmüş bir sıvı halinde bunu kusarsınız.

bu kadar yıkım yaratan bir tedavi sürecinde vücudunuza ve yaşam kalitenize azami özeni göstermeniz gereklidir ancak, en önemli şey kendinizi bırakmamanızdır. insanın öyle anlarda kendisiyle aynı derdi yaşayan birini görmesi ve yalnız hissetmemesi iyidir diye düşünülebilir. ancak bu kesinlikle yanlış bir olay. ne yazık ki hastaneler ağzına kadar, hastaya doktordan daha çok ömür biçen hasta ve hasta yakınlarıyla dolu. geçmiş olsun, bizim bilmemkimde vardı, o da böyle çekti, beş ay/iki sene/beş sene yaşadı diye başlayan cümlelerin sonu ucuz mezar fiyatlarına kadar dayanabilir. iyileşeceğim umudu taşıyan ve kendini bırakmayan bir hastayı bile çökertecek kuvette olan, insanın üzerine güldür güldür gelen bu insanlar felaket habercisidirler ve ne yazık ki her hastaneye konuşlanmıştırlar. tedavi sırası ve sonrasında bu gibi insanlara kapılmaz, biraz da çaba gösterirseniz kendinizi toparlarsınız.