bugün

türkiye cumhuriyeti

Cumhuriyet, en bilindik anlamıyla,

"hükümet başkanının, halk tarafından belirli yetkiler çerçevesinde, belirli bir süre için seçildiği yönetim biçimidir.
Ayrıca Cumhuriyet,
Egemenlik hakkının bir takım kutsallar, soy bağı ya da ticari ilişkiler dairesinde belirli bir aileye, gruba, kişiye ait olduğu monarşi, oligarşi ve günümüzde Türkiye'de örneği görülen ancak henüz adı konulmamış olan değişik yönetim kavramları ile ilişkisi yoktur, zıtlığı vardır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk adımları,
Yıllarca bu topraklarda,
ilk zamanlarında adaletle ve hoşgörüyle,
ortalarında bilimle ve inançla,
son zamanlarında da baskıyla ve zorlamayla hükmetmiş ve
kimi zaman milliyetçilik dairesinde,
kimi zaman ümmetçilik dairesinde,
ve kimi zaman da mandacılık seçeneği ile
yönetilmek istenmiş olan Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından,
yine aynı devletin okullarında yetişmiş Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde, değerli silah arkadaşlarının ve inançlı, cesur halkımızın gayretleriyle kazandığımız Kurtuluş Savaşı ile atılmıştır.

Her daim cephenin en önünde, bizzat harbeden Mustafa Kemal Paşa'nın ve Kazım Karabekir Paşa başta olmak üzere silah arkadaşlarının yüksek inançları ve kişisel gayretleri, savaşın kazanılmasını
ve Osmanlı vatandaşının bir kaç yıl içerisinde, tebadan egemenliğin bizzat sahibi olan halka, millete dönüşmesi sağlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve ardından gelen dönem,
"eksikleriyle, fazlalıklarıyla; yanlış ve doğru kararlarıyla"
dünyada gelmiş geçmiş en iyi, en az kanın döküldüğü;
en barışçı ve ılımlı yönetim değişikliği örneği olarak dünya tarihine geçmiştir.

Bu hususta diğer devletlerin geçmişte ya da bugünde yaşadıkları yönetim değişikliği örneklerine bakılabilir. Zira hemen hepsi "yıllarca süren" bir iç savaşa dönüşmüştür/dönüştürülmüştür.