bugün

türk edebiyatı

fantastik edebiyatın yokluğunun varsa da kısıtlı bir alana sahip oluşunun altında daha geniş bir sorun var aslında. şerif mardin, sabri ülgener hakkındaki bir yazısında bu meseleyi "daemon" kelimesinin türkçeye çevrilmesindeki yetersizliklerle açıklıyor. malum daemon insanın hem kahredici, hem de yaratıcı gücünün kaynağı demek. mardin geleneksel değerlerden çağdaş kültüre varana dek türk sanatında bu gücün maskelendiğini iddia ediyor, maskelenmese de kötüyle bir tutulduğunu söylüyor.

oysa batıda bu güç bizatihi uygarlığın kaynağı olarak kabul ediliyor. üstelik şerif mardin bu enerjinin namevcut oluşunun sadece edebiyatta değil görsel sanatlardan psikiyatriye uzanan bir alanda derin etkiler bıraktığını belirtiyor.

kısacası daemon'un türk kültüründeki algılanışı batılılaşma sürecindeki korku ve tedirgin temalarıyla yakından alakalı. eğer geçmişte realizme gösterdiğimiz ilgiyi türkiye halklarının kolektif bilinçdışlarına da gösterebilirsek belki fantastik bahsinde de yeni kapılar açabiliriz. burada önemli olan nokta özgünlük özgünlük diye tutturup yine başka başka kopyalara savrulmamak sanırım.