bugün

uzun mesafe ilişkisi yaşamak

insana kimi zaman fedakarlık yaptırtan, kimi zaman pişmanlık yaşatan lanet bir durumdur. görmek için can atarsın görmeye gidersin "nerden çıktın sen" cümlesini duymana, kavgalı olup gitmezsin "beni sevmiyorsun görmek istemiyorsun" cümlesini duymana neden olur.

sürekli yanımda olmasını istediğim ama mesafeler yüzünden ayda bir kaç defa görüşebildiğim ve daha sık görüşebilmek için elimden gelen her şeyi yaptığım halde bir türlü yaranamadığım bir uzun mesafe ilişkim sonucunda bu ilişki türünün illet bir durum olduğunu anladım.

ilişkinin olmazsa olmazı olan tatlı sert kavgalardan birinin yaşandığı bir gün, çok fena hasta olduğum ateşler içinde olduğum* bir günde can sıkıntısı ve kavga etmenin yarattığı stres yüzünden akşam arkadaşımla buluştum. surat bir karış asık, muhabbete katılımım sıfır olduğu bir buluşmaydı arkadaşımla. tabi suratsızlığım anlaşılmayacak gibi değildi. durumu arkadaşa anlattım "aman koy götüne rahvan gitsin" tepkisiyle karşılaşmak hiç şaşırtmadı beni. en nihayetinde onun sevgilisi yanındaydı onun böyle bir sorunu yoktu. gece gec saate kadar oturup muhabbet etttikten sonra eve gitmek üzere kalktığım anda telefonuma bir mesaj geldi, evet sevgilimden* mesajda şu yazıyordu; "ya sorma ateşim çok fena halsizim midem bulanıyor, halim yok yarın işe gidemiyecem galiba" mesajı okuyup, okuduğumu anlama ve anladığımın kanıma karışıp kalbime etki etmesi 0.1 saniye!

ateşi vardı, halsizdi tek olduğu için yardım edecek kimse yoktu ve ben yanında değildim. o gece lanet ettim aramızda mesafeler olmasına, dua ettim isviçreli bilimadamlarına bilmem kaç açılı diş fırçası yerine zaman makinesini bulsunlar bir an önce diye... bir hışımla aradım telefon açıldı;

-efendim.
+nasıl...
-ne var neden aradın?

dakka bir gol bir... dur bi halini hatırını sorayım önce sonra vurursun be sevgili...

+hastalanmışsın merak ettim. nasılsın?
-kim söyledi sana hasta olduğumu, hasta değilim ben!
+ee mesajın geldi bana şimdi.
-ha o sana değildi ya bi arkadaşa atmıştım onu yanlışlık oldu.

bak bak bak... yanlış mesaj attım numarası yapıyor, ben yer miyim? yemem. (böyle kendi kendine konuşunca tuhaf oluyor lan insan) ama keşke yeseydim de "he o zaman tamam hadi sen devam et arkadaşın belki iyi gelir sana" deseydim ama dedim mi? diyemedim.(bak yine kendi kendime konuştum)

+tamam olsun yanlışlıkla şimdi söyle nasılsın iyi misin durumun nasıl?
-off uzatma yorgunum yatacam ben.
+ya bari nasıl old...
-dıt dıt dıt...

yüzümden düşen bin parça, moral bozuk surat asık halde arkadaşıma anlatıyorum;
-abi hastalanmış ya, tek başına hem de.
+boşver be oğlum koy götüne rahvan gitsin.
-iç ses (hay senin götüne sokayım ibne.)

o gece eve gidip başımı yastığa koydum uyumak için. uyu uyuyabilirsen. bir yandan kendim hastayım bir yandan sevgilim* dayanamadım bana ihtiyacı var diye sabahın 4'üne kadar gözüme uyku girmedi. sabah saat 5'doğru şafakla birlikte evden gizli çıktım, 5:30 arabasıyla istanbul'a gittim. otobüste terliyorum, titriyorum midem bulanıyor... istanbul'a vardım direk evine gittim evdekilerin haberi yok gittiğimden. babam o saatte yatağımda olmadığı görse götümü keser!

kapısının önüne geldim saat 10 civarı çaldım kapıyı kapı açıldı. karşımda duruyordu ama öyle yanmıyor, gayet sağlıklı.

-nerden çıktın sen?
sanki beni beklemiyormuş gibi, şaşırmış numarası yapıyor. içeri giriyorum kahvaltı sofranın hazırlamış televizyon izliyor. kanapeye oturdum titremeye başladım hem sinirden hem hastalığımdan dolayı. ee hani sen yanıyordun, hani ateşler içindeydin, hani miden bulanıyordu. sen acı çekiyosun diye benim gözüme uyku girmedi vicdansız. sonra hanımefendi* anlattı bana. asıl niyeti benim onu ne kadar sevdiğimi, ne kadar değer verdiğimi görmekmiş. al gördüysen eğer sana verdiğim sevgimde, değer de bi taraflarına girsin belki midene iyi gelir.

not: değmeyecek kimse için değil şehirler arası mesafe katetmek, ilçeler arası bile mesafeler katetmeyin. ha değdiğine inanıyorsanız sikerler mesafeyi zaten. ben değdiğine inanıyordum sikilen ben oldum o ayrı mesele tabi...

(bkz: seven sikilir durumu)