bugün

sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi

öğretmen olacaktım.

öğretmen olacak ve bu ülkede okuyamayan çocukların önlerine kağıt, kalem koyup öğretecektim abeceyi.. ikiyle ikiyi toplayınca dört ettiğini öğretecektim. hem uludağ'ı anlatacaktım, hem ağrı dağı'nı. fatih'i öğretecektim sonra, ve en önemlisi atatürk'ü. kardeş olun ve kim olduğunuzu unutmayın. kendinize güvenin diyecektim ışıldayan gözleriyle bana bakan çocuklara.

sonra birileri geldi.

sıkıştırdılar köşeye. dışarıdan sesler geliyordu yüzlerce kişiden aynı anda.

canımı yakıyorlardı. önce dayanabilirim sandım, sonra gitgide dayanılmaz hale geldi işkenceler. saatler boyunca güneşin doğup battığını bile anlayamadım. meğer günler geçmiş. açım, susuzum.. ama ben yaralarımdan sızan kanlara bakıp bütün bu acılara nasıl katlanabileceğimi düşünüyordum.

sonra bir pompa getirdiler.

ciğerlerim.. ciğerlerim.. allahım, dayanılmaz bir acı ! perişan bir haldeyim, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide.

bir ara fırsatını buluyorum. kaçmaya çalışıyorum onlardan ama halim yok. etrafım sarılı. camdan bakıyorum; binanın etrafında yüzlerce kişi. kaçabilecek imkanım dahi yok.

iki, üç kişi yakaladı beni. içlerinde duruşuyla ve ses tonuyla diğerlerinden ayrılan adam, sert bir ifadeyle kafasını salladı. birşeyler söylüyordu ama duyamıyordum. sonra apar topar hızla camın kenarına götürdüler beni.

sonrası... sonrası, bir tüyün gökyüzünden ellerime düşmesi gibi bir şeydi.

yine de dedim ya.. öğretmen olacaktım. yeni nesli ellerimde büyütecektim ve gelecekte daima sürecekti bu gurur. bana verilen bayrağı, vatanımın bayrağını çocuklara verecektim ve onlar sürdürecekti bu bayrak yarışını, bu namus kavgasını. elleri nasırlı babaların isimlerini yaşatacak, elleri hamur kokan annelerin gözyaşlarını dindireceklerdi.

onlar daha ana kuzularıydılar.

ve bu bayrak, son kuzu ölmedikçe yere düşmeyecekti.