bugün

shibumi

trevanian'ın bu romanından kayda değer bir alıntı şu şekildedir;

bir süre otake-san’in gözleri bahçeye dalgın baktı. bahçenin çizgileri sisin etkisiyle bulanıklaşıyor, kesinliğini kaybediyordu. yaşlı adam bir çaba harcayarak zihnini ebedi şeylerden geri çekti, vermekte olduğu derse devam etti. "hayır, senin en büyük kusurun tecrübesizliğin değil. kayıtsızlığın. yenilgilerini senden daha zeki ve yetenekli olanların elinden tatmayacaksın. seni yenenler, sabırlı, sinsi, orta düzeyde insanlar olacak."

nicholai kaşlarını çattı. kajikawa kıyılarında gezinirken kişika-va-san da kendisine buna benzer bir şey söylemişti.

"senin orta düzeydeki kimselere karşı duyduğun aşağılıyıcı nefret, onlardaki geniş, kapsamlı kuvveti görmene engel oluyor. sen kendi parlaklığının orta yerinde dururken, gözlerin öylesine kamaşıyor ki, odanın kuytu, karanlık köşelerini göremiyorsun. oralarda kalabalıkların, beyinsiz insan kalabalığının ne tehlikeler hazırladığını görecek şekilde gözlerini ayarlayamıyorsun. ben sana bunları söylerken bile, sevgili öğrencim, sen kendinden yeteneksiz kişilerin, sayıları ne kadar çok olursa olsun, seni yenebileceklerine inanmakta güçlük çekiyorsun. oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür… fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder, hiç bıkmaz. amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. o ölümsüz tekdüzelikleriyle. kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır. gözlerini bir an için sanata çevir. bak, kabuki can çekişirken, no beri yanda sürünürken, şiddet romanları kalabalıkları nasıl peşinden sürüklüyor. dikkat edersen hiçbir yazar romanına kahraman olarak gerçekten üstün bir insan tipi seçmeye cesaret edemiyor. çünkü seçerse, kalabalığın içindeki orta düzeydeki insan öfkelenecek, utanacak, ve kendisini savunması için kendi yojimbo’-sunu, yani eleştirmenleri ortaya sürecektir. kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama, kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. beyinleri yoksa da, binlerce kollan vardır. bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar."

"hala go’dan mı söz ediyoruz, hocam?"

"evet, go’dan. ve onun gölgesi olan hayattan."

"o halde bana ne yapmamı öğütlersin?" "onlarla temastan kaçın. kendini bir terbiye örtüsünün altına sakla. onlara aptal ve uzak görün. içlerine girme. ayrı yaşa ve şibu-mi’yi incele. hepsinden önemlisi de, seni çeşitli yemler kullanarak öfkeye ve saldırıya itmelerine izin verme. saklan, nikko."