bugün

hak

george carlin'in olmadığını düşündüğü,hayali şeyler. kendi ağzından dinleyelim:
sizin için bir şeyim daha var,
gelenekler kitabımızın son bölümü: haklar.

bu ülkede herkes, her zaman etrafta koşuşturup koduğumun haklarından dem vuruyor. "hakkım var. hakkın yok. hakkımız var. hakları yok." millet, filmin sonunu söylemekten hoşlanmam ama "haklar" diye bir şey yoktur, tamam mı? hayalidirler. hepsini öcüler, gulyabani,pinokyo, anne kaz gibi boktan şeyler gibi uydurduk. haklar bir fikirdir. yalnızca hayalidirler. sevimli fikirlerdir. ancak sadece sevimliler, o kadar. sevimli ve kurgusal. eğer haklarınız olduğunu
düşünüyorsanız size şunu sorayım; nereden geliyorlar? insanlar "tanrıdan gelir. haklar tanrı vergisidir" der. hay sikeyim yine başladık. yine başladık. tanrı bahanesi. hiçbir cevabı ve hiçbir savı olmayan insanın son sığınağı... "tanrıdan gelir." tarif edemediğimiz her şey tanrıdan geliyor olmalı. bana göre millet, eğer haklar tanrıdan gelseydi tanrı sizlere her gün yemek hakkı ve başınızın üzerine bir çatı hakkı bahşederdi. tanrı sizi gözetiyor olurdu. tanrı sizi kolluyor olurdu ve ne var biliyor musunuz? bir silah edinmenizden ve bir pazar gecesi sarhoş olup sevgilinizin ailesini
öldürmenizden endişelenmezdi. ama hadi yine de doğru diyelim. bu hakları bize tanrı vermiş olsun. neden belli bir sayıda hak vermiş olsun ki? bu ülkenin haklar bildirgesi'nde 10 kural bulunuyor. tamam. on hak. görünen o ki tanrı işini
özensiz yapıyormuş çünkü haklar bildirgesi'ni 17 defa değiştirmek zorunda kaldık. demek ki tanrı birkaç şeyi unutmuş,mesela "kölelik" gibi. ama varsayalım ki tanrı
orijinal onluyu bize verdi. ingilizlere 13 tane verdi. i;ngiliz haklar bildirgesi'nde 13 kural var. almanlarda 29 tane var. belçikalılarda 25 tane. isveçlilerde ise sadece 6 tane. tabii dünyadaki bazı insanların hiç hakkı yok. ne biçim bir sikik, lanetli tanrı-vergisi işi bu. hiç hakkımız olmasın? tanrı neden çeşitli ülkelerden çeşitli insanlara farklı sayılarda haklar versin ki? sıkıntıdan mı? eğlence için mi? kötü aritmetiğinden mi? insanoğlu olarak bugüne kadar tanrının zayıf matematiğine rağmen mi hayatta kaldık? kulağıma hiç de ilahi bir plan gibi gelmiyor. daha çok insani plan gibi geliyor. sanki bir grup diğer bir grubu kontrol etmek istermiş gibi. başka bir deyişle, amerika'da işlerin hep olduğu gibi.

şimdi, eğer haklarınız olduğunu düşünüyorsanız, size son bir görev: bilgisayar başına oturup internete bağlandığınızda wikipedia'ya girin. wikipedia'ya girdiğinizde,arama kutusuna "japon asıllı amerikanlar 1942" yazmanızı istiyorum. böylece koduğumun haklarınıza dair her şeyi bulacaksınız tamam mı? işte öyle. artık biliyorsunuz. 1942 yılında, 110.000 japon asıllı amerikan vatandaşı,iyi durumdaki, yasalara
saygılı bu insanlar gözaltı kamplarına atıldılar. ve tek suçları, anne babalarının
yanlış ülkede doğmuş olmalarıydı. tek hataları buydu. avukat çağırma hakları yoktu,
adil yargılanma hakları yoktu,jüri karşısına çıkma hakları yoktu. süreç sırasında tek
bir hakları bile yoktu. ellerindeki tek yol neydi? doğruca gözaltı kamplarına giden yol.
tam da bu amerikan vatandaşları haklarına en çok ihtiyaç duydukları zamanda hükümetleri bu hakları ellerinden aldı. ve eğer elinizden alınabiliyorsa, onlar hak değildir. ayrıcalıklardır. olay bu. bu ülkede şimdiye dek kazanabildiğimiz bir geçici
ayrıcalıklar bildirgesidir. eğer haberleri takip ediyorsanız biliyorsunuz, bu liste
her yıl daha da kısalıyor. ne kadar salakça olduğunu görüyorsunuz. er ya da geç bu ülkenin insanları fark edecekler ki hükümetleri onları sikine takmıyor. hükümet sizi, çocuklarınızı haklarınızı, refahınızı ya da güvenliğinizi umursamıyor. gözü kendi gücünde. mümkün olan her yolla koruyup genişletmeye çalıştığı tek şey bu. bana göre, mevzu haklar olduğunda ikisinden biri doğrudur: ya sınırsız hakkımız vardır ya da tek bir hakkımız bile yoktur. kişisel tercihim sınırsız haklardan yana. diyorum ki, mesela, canımın istediği her şeyi yapmaya hakkım vardır. fakat eğer benim sevdiğim
bir şeyden hazzetmiyorsanız beni öldürmeye hakkınız vardır. işte, bundan daha adil bir anlaşmayı nereden bulacaksınız anasını satayım? yani bir dahaki
sefere puştun biri gelip "böyle düşünmek için hakkım var" dediğinde, "hadi ya? benim de hakkım olan bir düşüncem var ve bu da senin böyle düşünmeye hakkın olmadığıdır." deyin. ardından da vurun pezevengi yürüyün gidin.