bugün

laisizm

Türkiye'de teknik anlamda laiklik'le karıştırılan kavramdır.Hukukun üstünlüğüne dayanan,demokratik değerleri benimseyen,çoğulculuğa,fikir özgürlüğüne,din ve vicdan hürriyetine vurgu yapan,çağdaş devletlerde ve anayasalarda laiklik özellikle laisite: devlet aygıtının ve yasamanın dinin tahakkümünde olmamasını içerdiği gibi,aynı zamanda devletin hiçbir vatandaşın dinsel inancına,ideolojik ve etnik yapısına,kılık ve kıyafetine bakmadan,ona herhangi bir resmi ideoloji dayatmadan eşit durması ve yine eşit bir şekilde hizmet etmesi anlamına gelir.Oysa laisizm,doktriner anlamı ile Pozitivist-Ateist ve Marksist bir anlam ve kavram çerçevelerini içerir.Bu anlayışa göre Auguste Comte ve Karl Marx'ın da belirttiği gibi din insanlığın tarihsel serüveninde insanın,tabiat kuvvetlerinden duyduğu bir korkunun vs. ürünü olarak oluşan mistifikasyonlardan (hurafeler)ibarettir.Bundan dolayı din denilen olgu,bilim ve teknolojinin gelişmesi ile,Comte'un ünlü "üç hal" kanununun ve determinist (zorunlu) yasaların bir gereği olarak kendiliğinden ortadan kalkacaktır.Yani onlara göre laiklik din,fikir ve vicdan özgürlüğü olarak anlaşılamaz.Bu kavramdan maksat,tüm bir var oluşu sekülarize ederek kamusal alandan,mümkünse kozmik düzeyde din fenomenine bağlı olarak,metafizik anlam ve kavramları ortadan kaldırmaktır.Post-Modernizm'in Amerikalı Richard Rorty'nin de vurguladığı gibi amaç tüm hayatı kutsal olandan arındırmaktır.Kelimenin tam anlamı ile "Tanrı'yı evrenden kovmaktır."işte bu anlayış çağdaş demokratik ülkelerinde uygulanan laiklik değil,bir zamanlar SSCB de uygulanan ateist-laikliktir ki,bu bir ideoloji olarak,doktriner çerçevede yerini ve anlamını bulan laisizmdir.*