bugün

hint avrupa odaklı tarihçilik

batı'nın sevr antlaşması'nı türkiye'ye kabul ettirme çabasıdır.
bir ulusun bilincini yok etmek, o ulusu tarihi köklerinden uzaklaştırmakla mümkün olur.
işte aryan ırkın tarih yazıcılarının da 74 yıldan beri türk tarihi için yaptıkları budur.
batı'nın kabul etmemizi istediği türk tarihi 1071'de malazgirt zaferi ile başlar. bu onlara göre ve içimizdeki bazı muhiplere göre bizler için bir lütuftur. zira anadolu'da türk hareketi, türklük bilinci ve araştırmaları henüz çok yenidir, bu yüzden bize dayatılan malazgirt tarihi bizler için "bakın biz 1000 yıldır anadolu'dayız" deme lütfudur.

bizi ve tarihimizi yok etmeye çalışanların da çok iyi bildiği üzre türk tarihi ne islamla, ne de türklerin anadolu'ya 1071'de gelmesiyle başlamıştır.
1071 tarihi aslında türklerin anadolu'ya son ve kalıcı olarak girmiş olduğu tarihtir.
işte hint avrupa odaklı bu sevr tarihçiliğinin bize dayatmaya çalıştığı şey aslında bizim tarihimizi kendi tarihleriymiş, bizim ecdadımızı da kendi ecdatlarıymış gibi gösterme paniğinden başka birşey değildir.

filhakika truva'yı ortaya çıkaran ve homeros'un ilyada'sının bir destan değil, yaşanmış bir medeniyetler çatışması olduğunu ispatlayan henri schliemann da işte bu hint avrupa odaklı tarihçilik anlayışı'nın babasıdır.

zira h.schliemann'ın çanakkale-hisarlık'ta bulduğu svastika-gamalı haç, batı dünyası tarafından baş tacı yapılmış, aryan ırkın sembolü olarak kabul edilmiştir.

oysa schliemann ve ardılları truva'dan daha doğuya gitse, doğu anadolu ve orta asya'da araştırmalar yapsa idi gamalı haç'ın aryan ırkın sembolü değil bir türk tamgası olduğunu idrak edebilirlerdi.
(bkz: gamalı haç/@protest sanayici)

anadolu'ya 1071'de gelen göçebeler...
hint avrupa odaklı tarihçilerin bir diğer yanılgısı, yahut tam anlamıyla söyleyecek olursak yanlışı da türkleri "göçebe" olarak yaftalamaları.
"göçebe ve barbar türkler..."
oysa eski yunan ve roma'da bu "barbar" sıfatı helenik yahut romalı olmayan tüm halklar için kullanılan bir tabirdir.
yani roma'ya göre galliler, cermenler ve iskitler birer barbardı.
yunana göre ise truvalılar ve diğer anadolu halkları...

bu hususa göre türklerin de barbar olarak yaftalanıyor olması gayet normal.

barbarlık tanımını karıştıran avrupa, göç tanımını da bu şekilde karıştırmaktaydı.
zira türkler göçebe değil göçmendi...

göçebelik ile göçmenlik arasında da haliyle büyük farklılıklar var.
bir kere göçebelik keyfe keder bir olgu iken, göçmenlik zaruri ihtiyaçların hasıl olmasıyla ortaya çıkmış bir kimliktir.
türkler'de anavatan'daki buzul çağı ile birlikte yeni yurtlara göç etmek zorundaydılar.
üstelik göç ederken de insanlık tarihini kökünden değiştirecek medeniyetlerini de getirmişler, anadolu'ya yazıyı, demir ve maden işlemeciliğini de beraberinde getirmişlerdi.
ne zaman?
günümüzden 13.000 yıl önce.

işte bu noktada hint avrupa odaklı tarihçilik devreye girer.
ve anadolu'da türk tarihinin 1071'de başladığını dayatır. dayatmakla kalmaz bizzat türkiye cumhurbaşkanlığı yapmış bir şahısa türk tarihini aşağılatır, türkleri birer "çoban ve barbar" olarak yaftalatır.
(bkz: la turquie en europe/#14983273) (not: bahsi geçen kitap turgut özal tarafından fransızca yazılmış bir kitaptır)

--alıntı--
Bu topraklar sizin. Siz Malazgirt Savaşı'ndan bu yana değil, tam 10 bin yıldır bu topraklardasınız. Unutmayın ki bu, Çatalhöyük'teki kazılarda elde edilen bulgularla kanıtlandı.
(Erich Feigl)
--alıntı--

yukarıda örneklenen vecize bazı avrupalı tarihçilerinin ve bilim insanlarının saklanan türk tarihi'ni kabullenmesi ve gerçek bilim ışığında yaptığı beyanatlardan sadece biridir.
nitekim ulu önder atatürk'te türk tarihi'nin malazgirt'ten çok önce anadolu'da yerleşkeler kurduğunun, anadolu'ya medeniyet getirdiğinin farkındadır. türk milleti'nin destansı tarihi hakkında da en önemli çalışmaları atatürk başlatmış ve bu çalışmalarda da o günün koşullarının el verdiği imkanlarda muvaffakiyet sağlamıştır.
(bkz: türk tarih tezi)
(bkz: güneş dil teorisi)
(bkz: türk tarih kurumu)
(bkz: türk dil kurumu)
bunlar ulu önderin türk tarihi'ni ortaya çıkarmak ve gerçekleri dünyaya anlatabilmek amacıyla yaptıklarından bir kısmıdır sadece.

atatürk'ün türk milleti'nin seceresine ilişkin mantığını şu şiirde anlamak mümkün;

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alpler'inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

görüldüğü üzre atatürk tuna'nın ezelden beridir türk diyarı-türk yurdu olduğunu alenen dillendiriyor.
atatürk gibi bir liderin herhangi bir dayanağa güvenmeden böyle bir açıklama yapması mümkün müdür? yahut dumlupınar zaferinden sonra kaçan yunan bozgunu sonrası "truva'nın intikamını aldık" söylevini yapması...
ne ilginçtir ki istanbul'u fetheden fatih sultan mehmet'te atatürk'ten 450 sene evvel aynı şeyi söylemiş, istanbul'un fethi sonrası "truva'lıların intikamını aldık" demiştir...

çağ açıp çağ kapayan bir türk hakanının ve dünyaya kafa tutan bir kurtarıcının bu söylevleri görmezden gelinemez...

daha önceki tarih çalışmalarımızda da anadolu'daki türk izlerini incelemeye, bulguları sizlere aktarmaya çalışmıştık.
anadolu'nun her köşesinde türklerden izler mevcut, üstelik 1071'den çok öncelerine ait izler.
hakkari gevaruk yaylası, erenköy yazıtı bunlardan bazıları.
(bkz: hakkari gevaruk yaylası)
(bkz: ön türkler/@protest sanayici)
buradan proto türklerin anadolu'da bıraktığı izlere ulaşabilirsiniz.

üstelik anadolu'daki yer adlarında proto türklerin etkisini görüyoruz. buna en önemli iki örnek istanbul ve ankara kentlerimizin isim kökenleridir;
(bkz: istanbul/#13488123)
(bkz: ankara/#13476912)

Yine Anadolu'nun bir TÜRK YURDU olduğunun en değerli kanıtlarından biri de batı'nın pek itibar ettiği mezapotamya kaynaklarından olan Akad yazıtlarında geçen TÜRÜK KRALLIĞI ve bu krallığın hükümdarı iLŞU-NAiL den söz eder.

Türük krallığı bugün doğu anadolu'da kurulmuş mö 2200-2300 tarihli bir krallık olup Hatti'ler ile birleşerek Akadların anadolu'yu sömürmesine başkaldırmışlardır. işte akad belgelerinde bu bahisler bu Türük krallığından bahsedilir.
http://www.youtube.com/watch?v=RLGxE0yszl8&feature=share

tabii bu bulgular hint avrupa odaklı tarihçilik anlayışı tarafından görmezden gelinmekte, yok sayılmaktadır.
ama şimdilik...
zira gerçekleri daha uzun süre gizleyebilecekleri düşünülemez.
hadi eskiden sovyet rusya vardı ve orta asya türk kültürü-anadolu ve ortadoğu türk kültürü ile ön türkler arasındaki bağlantılara ulaşabilmek, bulgular elde edebilmek imkan dahilinde değildi.
globalleşen dünyada artık bu tip şeyleri gizlemek mümkün olmuyor.
çin bile beyaz piramit gerçeğini kabullenmeye başladı, avrupa'lı arkeolog ve tarihçiler orta asya'daki kurganlarda türk tarihini araştırıyorlar.

elde edecekleri sonuçlar her geçen gün tarihin yeniden yazılmasına, dünyanın türk uygarlığını medeniyetin başlangıcı olarak kabullenmesini sağlayacak.

ama ne yazık ki belki önümüzdeki 10-15 sene zarfında onlar türklüğü ve türklüğün medeniyetin beşiği olduğunu kabullenirken, biz çoktan araplaşmış olacağız. yani istemeden onların istedikleri kendiliğinden yerine gelecek gibi...

http://tarihturklerdebasl...pa-odakli-tarih-anlayisi/