bugün

20 mart 2012 galatasaray sivasspor maçı

iyi olanın kazandığı bir maç oldu. fatih hocanın tercihlerinden başlarsak, aydın yılmaz bence de doğru bir tercihti, ki iyi de oynadı diyebilirim. riera ise çok çok kötü bir maç çıkardı. sanırım devrede aydın sakatlanmasaydı, ikinci devreye riera ile başlamazdı hoca. net olarak sabri'nin yedirdiği golden sonra, maçı rahatlıkla çevirebilecek zamanı vardı galatasaray'ın. fakat, top sürekli kendilerinde olmasına rağmen, süper verimsiz bir al gülüm ver gülüm futbolu oynadılar. bunun tek nedeni ise felipe melo gibi topu dikine oynayan bir adamın olmaması idi. yine melo'nun yokluğundan kaynaklı beş tane net pozisyon verdiler. engin'in sürekli orta sahayı harmanlayıp, takımı da yorması hoş değil. göze hoş gelen çalım atıyorum diye takımı bu kadar boşa koşturamazsın. bence takımın en kötüsüydü engin dün. selçuk'u da bozdu. emre çolak girdikten sonra orta sahada hemen bir toparlanma hissedilemesi, kendisinin top kapıp ayağa oynamasından kaynaklandı. yigidolara gelirsek, murat akça başta olmak üzere hepsi çok çok iyi oynadılar. rıza hocamız da her zaman olduğu gibi bu tür maçlara çok iyi hazırlandığını gösterdi. ayrıca çok sinirlendiği pozisyonda da haklıydı. hakem art niyetli bir hakem değil ama hakemlik tarzı hatayı hata ile örtmek üzerine kurulu. iki ofsayt kesildi, o zaman penaltıyı da vermeyeyim hak geçmesin gibi bir kafa yapısı var ki eyyamcılık deniyor buna. sivassporda, murat akça dışında, kadir, eneramo ve erman da çok iyi oynadılar. bir gün gelir, anadolu takımlarındaki topçular iyi performans verdikleri sezonların sonunda kapağı istanbula atma fikrini akıllarından çıkarıp, taş yerinde ağırdır düşüncesine ulaştıklarsa, türk futbolu büyük efsaneler kazanacaktır. umarım murat akça, bir gün galatasaray'a geri dönmek yerine sivasspor'un efsane kaptanı olmayı düşünüyordur. genç arkadaşlarımıza efsane bursaspor'lu sedat 3'ün futbol hayatına bir göz atmalarını tavsiye ederiz.