bugün

hazreti ali

hıristiyan yazar george cordak ali yi anlattığı eserinde ''ali nin çektiği sıkıntılar onun yüceliklerinin bedeliydi'diyor.yüceliklerinden dolayı sıkıntı çeken tarihte sadece hz ali değil ama bizi ali ye yaklaştıran ise onun sadece islam halifesi olması,peygamber damadı yada peygamberin amcasının oğlu olması da değil.. ali bu tabusal bilgilerin içerisini sıkıştırıp cisimleştiremez onu bize yakınlaştıran yebruz'daki tavrıdır..onu bize yakınlaştıran hile ve gasp yoluyla elinden alınan hilafete karşılık suskun kalmasıdır..onu bize yakınlaştıran islamı toplumsal,düşünsel ruhunu yeniden bıkmadan inşa etmeye çalışmasıdır. kendi gücüyle ve sözüyle kurduğu yebruz kentindeki ali'yi anlama ve anlandırma içinde olabilirsek onun gercekliğini keşfedebiliriz.
her gece yarısı,yebruz kentinin etrafındaki hurmalıklara kimselere görünmeden adeta kaçarcasına sığınan,oradaki dipsiz kuyulara eğilerek yüzünün ve yakarışlarının tek bir şahiti olmasını istemeden ağlayan ali'yi usunuza getirin..neden her gece aralıksız bir insan neden kimselere görünmeden dipsiz kuyulara yakarır, kime isyan eder?boğazına düğümlenip konuşamamanın,kendini ifade edemenin acısı mı sadece bu gözyaşları o ali değil mi allah ın arslanı, o ali değil mi peygamberin sırrı nedir sualine muhatap olan,o peygamber değil mi hayber kalesinin fethi için önce ebubekiri sonra ömeri gönderip yenilip döndükleri zaman yarın öyle birini göndereceğim ki o allah ve resuhulunu,allah ve resuhulu de onu seviyor üstelik allah onu mahcup etmeyecek buyuran., o peygamber değilmidir tebuk gezisine götürmediği ali nin sitemleri karşısında'' sen benim yanimda, musa yaninda harunun makaminda olmak istemez misin? ama benden sonra peygamber degilsin! sen yerime benim halifem olmadan gitmem uygun degil!"diyen.o ali değilmidir;incil ve tevratın sırrı kuran da,kurân ın sırrı fâtihada; fâtihanın sırrı besmele`de; besmelenin sırrı da b harfindedir,işte ben o b harfinin altındaki noktayım diyen.
ali yalnızdı..korkunç bir yalnızlık ki hiçbir insanın boğuşamayacağı bir kara dehliz,hiç bir canlının tasafuna ulaşamayacağı uzaklık.ıslam nefesini canlı elle tutulur bir şekilde ayak bastığı her toprak taneceğinde binlerce örnekle yaşatana revamıydı elinde belle verip kuyu açmaya göndermek.ıçerlemeden bir gün bile islam dirliği bozulmasın diyerek çekildiği tarlasında hilafete kötü söz söylemeden yaşayabilmenin ululuğunu taşıyordu o.ama yalnızdı peygamber ve sahabeleriyle beraber inşa ettiği islam,uzak coğrafyalara ulaştıkça yeni yerleri feth ettikçe yalnızlığı artıyordu.kimdi selmanları,ebu ammarları yönetimden uzaklaştırıp,halid bin velid leri,muaviyeleri yönetime getirerek islamın direğini cahile devrinin köklerine sardıran.biliyordu,görüyordu çarpıklığı ruhu yoktu islamın. gittikçe köklenen,halkın hakkını gasp edenlerin aymazlıklarına şahitti,kendisine gelip ebubekir,ömer gibi yöneteceksen gel hilafetin başında sen ol diyen zengin abdullah avf ya hak şahit olsun ki kuranın emrettiğine, sünettin gösterdiğine evet ama o iki halifenin yönetim anlayışıyla yönetmeye hayır diyerek geri ceviren.nasıl değişiyordu insanlar,nasıl şimdi akıtıyorlardı peygamber zamanında ona sessiz kalanlar kinlerini,bunlarmıydı islam ruhunu inşa etmeye çalıştığı mümin dostları,ömer söylemedi mi peygamberin yanındaki ali nin mevkiisine hiçbir kimse ulaşamaz,peki nedendi şimdi kendisini islam hilafettinden uzaklaştırmak,nedendir onun anlayışının her gün biraz daha göz göre göre her yerinden çürümesi.
halkın baskıları karşısında ele aldığında hilafeti ilk işi olmadı mı ''islam adı altında uzak diyarları feth edip,binlerce insanı müslüman yaptık,onlarca kadını müslümanlara cariye ettik nidanları savuranlar; bilsinler ki halkın hakkını gasp edip kadınlarının üzerine gecirmiş olsalar dahi söküp alacağım demek.
ali muvaffak olamadı,olamayacağını biliyordu ama bunun için tüm gücüyle islamın ve kuranın yolunda ilerledi tek bir davranışında,tek bir edasında kuranın dışına adım atmadan yürüdü.
eğer ali yönetimi islama kök salabilseydi bugun islam inanmak lazım ki yaşadığımız islam olmazdı.
onu bize unutturmaya çalışıyorlar,onun ruhunun üzerine üfleyerek hiçlik diyarlarına savurmaya çalışıyorlar, o basmakalıp bilgilerin dışında bir yerde.

hepimiz zerreyiz, gunes odur. biz hepimiz damlayiz, deniz odur.
cihan var oldukca ali var olur
cihan var olurken de ali vardi.
cihanin temeli suret buluncaya kadar var olan ali idi. yer
resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan ali idi. veli, vasiy olan? ah ali, cömertligin, keremin, bagisin
sultani ali idi.
ali'den oturu melekler ademe secde ettiler. adem bir kible gibi idi, secde olunan ali idi. adem de, sit de, eyyub da, idris de, yusuf da, yunus da, hud da, musa da, isa da, ilyas da, salih peygamber de, davud da ali idi.
nefsin tamamindan oturu cihan sofrasi uzerinde elini bulastirmayan kahraman aslan ali idi. kur'an'in yer yer, ayetlerinde tanri'nin ismetini vasf ile ovdugu kur'an sirlarinin kasifi ali idi.kapisinin topragi kadir ve kiymette arsin semasindan daha ileri geçen, o durmadan hakka secde eden arif ali idi. islamin yolunda is duzelmedikce, durup dinlenmeyen o serefli, vekarli sah ali idi. hayber kalesinin kapisini bir hamlede koparip
açan o kalalar fatihi ali idi.
afaka her bakisimda gördüm ki, yakin yüzünden her varlikta var olan ali idi. bu kufur olmaz, kufrolan bu söz degildir.
cihan var oldukca ali var olur, cihan var olurken de ali vardi. tebriz'in sems-ul hakki cihanin gizli ve acik sirlarindan her ne gosterdinse hepsi de ali idi.(mevlana)