bugün

sözlük yazarlarının itirafları

en bi öncelikle ben baba sevgisinden yana kesat bir bebeklik-çocukluk-ergenlik-gençlik dönemi geçirmiş bi insanım. dolayısıyla hayatımda kendimi özgüvensiz hissettiğim her bi anda bunu hep 'dead issues'a bağladım.

kalabalık karşısında eğer o kalabalık tanımadığım bi kalabalıksa ve sarhoş değilsem katiyen konuşamam, cümle kuramam, ne diyeceğimi unuturum, saçmalarım, dilim kurur, küçülürüm, ufacık kalırım, kızarırım bozarırım, yok olurum. ama bunu son zamanlarda karaoke yaparak yenmeye çalışıyorum. sarhoşken çok çığırtkan olabiliyorum...

içen her insan içkiye dayanıklıyım muhabbeti yapar. ben de yaparım. zamanında sarhoşluğundan azına sıçılan gecelerin geyiklerini anlatmaklar pek bi tatlı olur yine başka bi içki masasında . ben 5 bira içerim, muhabbet süperse 6. yı da içerim sabahtan akşama oturup içtiysem 10 taneyi de görmüşlüğüm var. ama 5ten sonra beni yeminlen bozuyo. kusmadığım zamanlar kendimi tebrik ediyorum. o 10 tane içtiğim günden sonra iki gün koma kelle yattım evde. içtiğim suyu bile kusuyodum...

çok dağınık bi insanım. temizlik yapmaktan nefret ederim. şu an yatağımdan yazıyorum yatağımın üstünde bir sürü bişeyler var. yer açtım aralarından kendime. karşıda koltuğum var. ama üstüne oturmak hiç nasip olmadı. hep giydiğimi onun üstüne çıkartıyorum. sonra onlar orda birikiyo, dağ oluyo, sonra dolabım oraya boşalıyo, sonra ordan giymeye başlıyorum. sonra annem çıldırıp topluyo. sonra ben dışardan gelince üstümü yine oraya çıkarıyorum ve aynı döngü yine devam ediyo. masam var üstünde bir gıdım boş alan yok bilgisayarımı koyup şöyle rahatça takılabileyim.yerdeki şeylerin üstünden zıplayıp zıplayıp da geçiyorum ama yine de onları toplamaya çok üşeniyorum. yine de ayda yılda bir temizlik derlilik topluluk aşkı gelmiyor değil. iki gün falan sürüyor...

alışveriş yapmayı çok severim. herhangi bi şey. ne olduğu önemli değil. kedime mama almaktan tut, insanlara hediye almaya, kendime giysi almaya ve hatta bir paket makarna almaya kadar her biişeyi almakları çok ama çok severim. ama alma kudretim yoksa, beş parasız alışveriş yerlerinde dolanmaktan da bir o kadar nefret ederim. o yüzden alışveriş yapmaya hep kendim giderim. zaten mağazalarda pacman gibi birbirini takip ederek bişeylere bakan insanlara hep kıl kapmışımdır.

hastaneye gitmekten nefret ederim, şu an ciddi ciddi gidip oramı buramı göstermem gerekiyor mesela doktorlara ama hep erteliyorum. çünkü hep kötü bişey çıkarsa diye korkuyorum. salağım biraz galiba. sanki onlar bakınca çıkçak da öbür türlü çıkmiycak.

acayip süper maymun iştahlı bir insanım. her türlü sanat sepet işine süper ilgiliyim. hepsinde çoğu zaman beceriksizim ama olsun hepsinden azar azar biliyor olmak mutlu ediyor beni. ama keşke bir tanesinden tam olabilseydim. olamadım ben onu...

oje kokluyorum evet. ben gözleri kapalıyken ojenin renkli mi şeffaf mı olduğunu bile ayırt edebilecek derecede eksper bir ojekeşim.

hep çok süper kitap okuyucu insan olmak istedim. dünya kılasiklerini, türkiye kılasiklerini, son 22 yılın çok satanlar listesindeki tüm kitapları ve daha nicesini hep çok okumak istedim. ama hiç bi zaman doğru kitap çıkmadı karşıma. tasvirlerden nefret ediyorum. hep uykumu getiriyolar. ve sonunda uyuyorum. yılda 5 kitap falan okuyorumdur heralde. bu yüzden kendimden çok utanıyorum. bir gecede bitirdiğim son kitapsa twilight serisinin son kitabıydı. bence baya akıcıydı. ama söylemeklere çok utanıyorum sosyal ortamlarda. çünkü herkesler çok ezikliyo hikayeyi, filmi seveni. filmlerini de ısrarla seyrediyorum kitaplarını okuduğum için, tamam onlar bayaa kötü ama yine mesela sonuncusu da çıksa da izlesek diyorum canım. niye ki, izlenir bence...

eternal sunshine of the spotless mind filmi hayatımda en çok beğendiğim ve en çok izlediğim film. repliklerini falan ezberledim...

how i met your mother'ın her sezonunu tam 4 kere izledim. onun da repliklerini izlemekte iyi yol katettim...

romantik komedileri severim. özellikle üniversitedeyken sınavlardan sonra gelir bi romantik komedi seyreder bi kaç saat uyur ve ondan sonra ertesi günkü sınava çalışmaya başlardım. sinemada izlemem ama romantik komedi. verilen paraya yazık çünkü. ama evde falan izlenir ki bence yine de, her insanın bazen mutlu şeyler görmeye duymaya ihtiyacı vardır. ben de izliyorum valla. favorilerim arasında 50 first dates, just like heaven, forgetting sarah marshall var. jason segel çok tatlı lan.

çok konuşurum. bazen bu yüzden kendimden nefret ederim. konuşmaya başladığımda ne kadar kafa siktiğimi hiç tartamam. birileri yetti amına koyim bi sus lan demeyince susamam. çok kötü huy düzeltmek lazım.

arkadaş edinmekle ilgili derin problemlerim var. fazla samimi olmadığım insanlarla çok süper anlaşırım. onlar beni sever ben onları. ama mesele yakın arkadaşlığa geldiğinde çok gıcık bi insan olurum. çok sevgi beklerim. her şeye alınırm. beni üzerlerse bir affederim, iki görmezden gelirim. üçüncü de direk hayatımdan siktir ederim. öyle olduğu için de pek bi yalnız kalırım.

6 yıldır birlikte olduğum bir sevgilim var. acayip aşığım. öyle böyle değil. çoğu zaman çoğu kişinin ağzına yüzüne aduket çekmek istediği o vıcık vıcık çift biziz evet. nerdeyse hiç kavga etmeyiz. birlikte hep mutluyuzdur. hep örneğizdir. hep çiçeğizdir... ay dönümlerimizi bile hala kutlarız. her telefonu kapatırken birbirimize seni seviyorum deriz. hele bi demesin. hemen geri arar burnundan getiririm. meleğiz yaa meleğiz...

parmaklarımı sivri köşelere sürtmekten ve canım acıyana parmaklarım kanayana kadar bunu tekrarlamaktan çok mazoşik bi haz alırım. bazen parmak izimi değiştirmiş olabilirim diye düşünüyorum. çünkü hep yara içindeler ben böyle yaptığım için...

derslerde hiç bir zaman düzgün not tutamadım. defterlerim hep bok gibi oldu. çok özendim kitap gibi düzenli defter tutanlara. üniversitede 1. sınıftayken bi muhasebe defterim vardı tek düzgün. onu da çerçeveletçem zaten. hala saklıyorum...

orta 1den beri günlük tutuyorum. son hali bu işte. sanal. herkese açık. galiba içten içe ünlü olmak istiyorum. bu davranışımı da ona bağlıyorum.

otobüslerde çok acayip yaşlı, ayakta duramayacak kadar yaşlı hasta sıfatı kaymış insanlar haricinde (65+ kıstas) kimselere yer vermem. uyuyo taklidi yaparım, kulağımda müzik çalar hep dışarlara bakarım.

kendimi bildim bileli beni yol tutar. şurdan bineyim minibüse 15 dakkalık yol gideyim midem bulanmassa şanslıyım demektir. şehir içi ulaşım araçlarında kusmuşluğum çoktur. ama hiç bir zaman kendimi rezil etmedim. her zaman bir poşete dökülmeyi başardım. hatta bi keresinde yanımda oturan teyzeye alışveriş poşetini boşalttırmıştım kusmaklık...

kusmaya istifra etmek, osurmaya pırt etmek, kıça popo diyen insanları çok samimiyetsiz bulurum. itici mi geldi baba.

toplum arasında eğer sucuklu, sosisli, soğanlı, sarımsaklı bir şey yemediysem geğirmeyi çok severim. hatta çok sesli süper geğirmeyi hiç beceremezdim eskiden ev arkadaşım öğretmişti. çok sevinmiştim başardığımda.sonra onu da siktir ettim hayatımdan zaten. bu yanıma kar kaldı diyelim...

çok lanet kart ellerim var. yaz kış hep kurular. her elimi yıkadıktan sonra krem sürmeme rağmen gelebildiğim en iyi nokta hala çok boktan.

eskiden kilolarımla ilgili hiç takıntım yoktu. ta ki sevgilim şakayla karışık bana etli butlu olduğumu ima edene kadar. sıçıyim onun azına. eskiden ne mutluydum. gerçi allah için biraz götüm büyük. bi de bacaklarım kalın. bu beni çok gıcık ediyor, etrafımdaki herkesin götüne bacaana bakıyorum. hep kendimle karşılaştırıyorum. ezik piçin tekiyim... ( boy 168 kilo bu aralar 60'a kadar tırmandı. sitres yediriyor ağalar. normalımda çok farklı değil gerçi 58)

ebeveynlerim deliler. ikisi de tam sinir hastası. çok severim hastasıyım ama uzaktan...

yengeç burcuyum ve sırf yeğenim de yengeç burcu olsun diye ablamı 2 gün geç doğurmaya ikna ettim. kendini beğenmiş piçim. olacak dedim oldu, pek bi sevişiyoruz...

dişlerimi günde 1 kere fırçalıyorum. ayıplamayın piçler, hanginiz günü gününe 2 kere fırçalıyo...

banyoda kullandığım diş fırçası-macunu duş jeli banyo lifi hepsi turkuaz renkte. turkuaz bana çok temizliği çağrıştırıyo. öte yandan şampuanlarımı da sadece kokusuna göre alıyorum başka hiç bir şeye dikkat etmeden...

çok fazla rüya görürüm, hep de hatırlarım. bazen sevgilim rüyamda beni aldatır. ben gece kaçta uyanırsam uyanıyım hemen sevgilimi arar kızarım, ağlarım, tirip atarım... hastalıklı piçim... alışık ama bana...

kindar bir insan değilimdir. hayatımda az insandan iyiliğini istemeyecek kadar nefret ederim. listemdeki ilk kişi lisede hoşlandığı çocuk aynı guruptan bir arkadaşımızla çıkmaya başlayınca bizim guruptaki kıza değil bana küsen dangalaktır. inşallah 150 kilo olur. evde kalır.

ineklik nasırım var, sol orta parmağımda...

sapık bir insanım. her bi muhabbeti bel altına vurmaktan pek hoşlanırım. porno severim. liseli kızlara bayılırım. o etekler metekler. ama tamamen estetik kaygısı gerçi liseli kızlar. küçümenler ya. mini etekler falan...

bu aralar beş parasızım annem bana günlük harçlık veriyo gönlünden ne koparsa. bazı günler gönlünden 3 tl koptuğu bile oluyo insafsızın. neyseki manitam var, fakir piçim, kan emici tenyayım...

hayatımda ikinci kez uçağa bindiğimde almanyaya gidiyodum ve uçağı kaçırdım. üstelik biletleri ben almıştım arkadaşımın da kaçırmasına sebep oldum. sonra cebimdeki gezi parasıyla yeni uçak biletleri aldım.beş parasız kaldım. zarar ziyanı sevgilimden tahsil ettim. beni kötü yola düşmekten kurtardı. ailemin haberi yok. ilk başlarda bu konuda konuşulmasını sevgilime ve arkadaşıma yasaklamıştım. ama artık aştım... yine de bayaa gerizekalıyım... sevgilim de çok bonkör heaa. yirim ben onu.

yaklaşık bir saattir bu yazıyı yazıyorum. galiba yoruldum...