bugün

mustafa mutlu nun nagehan alçı ya verdiği ayar

hikmetinden sual olunmaz amma bana sanki biraz kemalizmin geçmişini çağrıştıran ibretlik bir ayar.

--spoiler--
atatürk için “diktatördü” diye buyurdu ya; aykırı sözlerle şöhret peşinde koşan kadın gazeteci... ona “diktatör”ü ve “diktatörlüğü” anlatmaya çalışacağım bugün...

***

- diktatörlüklerde muhalefete tahammül edilmez, “hadi oradan, hadi oradan” denilir.

- diktatörlüklerde yargı bağımsız değildir. çünkü bağımsız yargıçlar cezalandırılmış ve meslek dışına itilmiştir.

- diktatörlüklerde savcılar halkın değil, iktidarın savcısıdır.

- diktatörlüklerde kitap, dergi, gazete toplatılır.

- diktatörlüklerde basılmamış kitaplar (!) bile toplatılır. bu basılmamış kitapların basılmamış kopyalarını bulunduranlar suçlu ilan edilir.

- diktatörlüklerde fabrika değil, bol bol adalet sarayı ve cezaevi yapılır.

- diktatörlüklerde gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, öğretim üyeleri, rektörler, parti yöneticileri, baş eğmeyen komutanlar, hukukun üstünlüğüne ve yargı bağımsızlığına sahip çıkan hukukçular, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri cezaevine konulur.

- diktatörlüklerde parasız eğitim isteyen gençler bile cezaevine konulur.

- diktatörlüklerde millet sizi vekil bile seçer ama siz yine de cezaevinden çıkamazsınız.

- diktatörlüklerde yargılamalar, cezaevinin içindeki özel duruşma salonlarında yapılır.

- diktatörlüklerde savcılar binlerce sayfalık iddianame yazabilir ama sanıkların savunma hakları kısıtlanır.

- diktatörlüklerde uydurma ve sahte belgeler havada uçuşur.

- diktatörlüklerde iddia makamı iddiasını ispat etmez, sanıklar suçsuzluklarını kanıtlamak zorunda bırakılır. “gizli tanık” ifadeleriyle kalem kırılır.

- diktatörlüklerde cezaevlerindeki tek kişilik hücreler bile “başkent”e görüntü aktaran kameralar tarafından 24 saat izlenir. cezaevlerinde maddi ve manevi işkence yapılır.

- diktatörlüklerde gazete, dergi dağıtan çocuklar tutuklanır, işkencede ölür.

- diktatörlüklerde muhaliflerin tutukluluk süreleri o kadar uzatılır ki, cezaya dönüşür.

- diktatörlüklerde azılı katiller ve dolandırıcılar bile eğer yandaş ise, en fazla bir-iki ay içeride misafir edilip ağırlanır, sonra serbest bırakılır.

- diktatörlüklerde sadece cezaevleri değil, mahkemelerin duruşma salonları bile “başkent”e görüntü aktaran kameralarla donatılır. duruşmaları “başkent”ten izleyen yetkililer, “bağımsız” görünümlü savcıların kulağına soru fısıldar ve sorulmasını ister.

- diktatörlüklerde yasalar, sadece muhalifleri bağlar.

- diktatörlüklerde “bizimkiler” ve “onlar” vardır. “onlar”; iş bulamaz, göreve atanmaz, iş kuramaz, çocuklarını dershaneye göndermek için kredi alır ve ödeyemeyince intihar eder. “bizimkiler”in çocukları hep hastadır; askerlik yapamaz... “onlar”ın çocukları, üç haftalık eğitimle cepheye sürülür.

- diktatörlüklerde herkesin telefonu dinlenir, internetteki yazışmaları izlenir, girdiği siteler kaydedilir. i̇nternet siteleri kapatılır.

- diktatörlüklerde aykırı ses veren basın-yayın kuruluşlarına ağır vergi cezaları yağdırılır. gazete ve televizyonların yöneticilerine sık sık “ayar” çekilir.

- diktatörlüklerde yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden, diktatörlerin ailelerinin köşeyi dönme öykülerinden söz edilemez. edenin hayatı söndürülür!

- diktatörlüklerde “saray soytarılığı” kurumu olur ve bu kadro silikonlu, botokslu şarkıcı tayfası tarafından gönüllü olarak doldurulur.

- diktatörlüklerde sadece yandaş medya değil; yandaş sermaye, yandaş sivil toplum örgütü, yandaş baro, yandaş bilim insanları yaratılır ve desteklenir.

- diktatörlüklerde dinci oluşumlar, tarikatlar ve cemaatler özenle korunur ve desteklenir.

- diktatörlüklerde sendikalar ya yoktur ya da göstermelik olarak vardır.

- diktatörlüklerde işçiler, öğrenciler hak arama eylemi yapamaz, bunun için sokağa çıkamaz.

- diktatörlüklerde ille de gösteri yapmak isteyen eylemciler önce biber gazıyla uyarılır, sonra da kışın ayazında buz gibi havuzlara atılarak kendilerine getirilir.

- diktatörlüklerde kadınlar, dünya kadınlar günü‘nde polis tarafından saçlarından sürüklenerek götürülür.

- diktatörlüklerde karikatür bile yasaklanır, çizenin canına okunur!

- diktatörlüklerde diktatör her gün bıkmadan konuşur. bazen günde beş kez konuşur. ama asla dinlemez. hatta kendi davetiyle toplanan parlamentonun gizli oturumunda konuşulanları bile dinlemez.

- diktatörlüklerde devlet yoksul halktan, ödeyebileceğinin çok üzerinde vergi alır. bu paranın küçük bir bölümüyle göstermelik işler yapar ve göz boyar; kalanını kamu ihaleleriyle yandaşlara aktarır.

- diktatörlüklerde sık sık “asılsız ihbarlar” yapılır.

- diktatörlüklerde bu asılsız ihbarlar gerekçe gösterilerek, devletin en gizli odalarına bile girilir, buralarda elde edilen bilgiler yandaş medyaya aktarılır.

- diktatörlüklerde “özgürlük”, “demokrasi”, “laiklik”, “adalet” gibi kavramlardan çok sık söz edilir ve bu kavramların içi boşaltılır. hiçbir diktatör, diktatör olduğunu kabul etmez, demokrat geçinir.

- diktatörlüklerde ülkeyi yönetenler, önlerinde eğilmeyen herkesi azarlar.

- diktatörlüklerde kutlama yapmak halka yasak, diktatör ve adamlarına serbesttir.

- diktatörlüklerde bazı şarlatanlar televizyonlara çıkıp, ülkenin kurucularına “diktatör” diye hakaret edebilir...

***

çok şükür ki (!) bugün bunları yaşamıyoruz... i̇şte bu yüzden, “atatürk diktatördü” diyen o kadın yazar, “gerçek diktatörlük” nedir bilmiyor...

kusurunu affedin!

*****

günün sorusu

soru kendime:

diktatörlükle yönetilmeyen bir ülkede yazdığım halde, neden böyle yazılardan sonra “başıma bir şey gelir mi” diye korkuyorum?
--spoiler--